Atatürk İlkeleri - Milliyetçilik

|

Atatürk Milliyetçiliği ayrımcılıktan çok bütünleştirici özelliğe sahiptir.


Milliyetçilik; Mustafa Kemal Atatürk'ün bizlere miras bıraktığı Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin bir arada durmasını sağlayan temel ilkelerden biridir. Atatürk, milletin içine düştüğü o karanlık günlerde, birlik ve beraberliği kurmaya çalışmış, istiklal mücadelesini 'milliyetçilik' etrafında tesis etmiştir.

Mustafa Kemal, kimilerinin manda yönetimiyle İngiltere ve Amerika Birleşik Devletleri'ne bağlanıp kurtulma çareleri aradıkları zamanlarda, bütün bu düşüncelerin aksine, sadece Türk Milletine ve onun yüksek bağımsızlık karakterine güvenmiştir.

Atatürk, istiklal mücadelesini Türk milliyetçiliği prensibi üzerine kurarak başlattığını, 1937 yılında Ankara Halkevi'nde yapmış olduğu bir konuşmada şöyle belirtmiştir:

"Ben 1919 senesi Mayısı içinde Samsun'a çıktığım gün, elimde maddi hiçbir kuvvet yoktu. Yalnız Türk Milletinin asaletinden doğan ve benim vicdanımı dolduran yüksek manevi bir kuvvet vardı. İşte ben bu milli kuvvete, bu Türk Milletine güvenerek işe başladım"

Yine Büyük Atatürk, bu şevk, heyacan ve birliktelikle kurulan Cumhuriyet'in ilelebet yaşaması konusunda, milliyetçilik prensibinin önemini şu şekilde belirtir;
"Bir millet diğer milletlere nispetle tabii veya mükteseb (sonradan) hususi karakterler sahibi olması, diğer milletlerden farklı bir uzviyet teşkil etmesi, ekseriya onlardan ayrı olarak onlara muvazi inkişafa sai bulunması keyfiyetine milliyet prensibi denir.

Bu prensibe göre, her fert ve millet kendi hakkında hüsniniyet, topraklarına bizzat kayıtsız tesahup (sahip çıkma) talep etmek hakkına ve hürriyetine maliktir. Bu düstur bize hangi milletlerin hür, hangilerinin hürriyetinden şu veya bu şekilde mahrum olduklarını yani millet namını taşımaya layık olmadıklarını kolaylıkla gösterir."

Bir milletin teşekkülü için, öncelikle belirli şartların biraraya gelmesi lazımdır. Atatürk, bu şartları şu şekilde sıralamıştır:
"a- Siyasi varlıkta birlik,
b- Dil birliği,
c- Yurt birliği,
d- Irk menşei birliği,
e- Tarihi karabet (yakınlık),
f- Ahlaki karabet

Türk Milletinin teşekkülünde mevcut olan bu şartların hepsi birden diğer milletlerde yok gibidir."

Büyük Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde yukarıdaki maddeleri benimseyen ve bu doğrultuda "Ne Mutlu Türk'üm" diyen herkesin Türk Milletinin mensubu olduğunu belirtir:

"Millet dil, kültür ve ideal birliği ile birbirine bağlı vatandaşların oluşturduğu bir siyasi ve içtimai heyettir"

Yine başka bir ifadesinde Atatürk: "Türk milliyetçiliği, terakki ve inkişaf yolunda ve beynelminel temas ve münasebetler de bütün muasır milletlere muvazi ve onlara bir ahenkte yürümekle beraber Türk içtimai heyetinin hususi seciyelerini ve başlı başına müstakil hüviyetini mahvuz tutmaktır" diye belirtmiştir.

Yukarıdaki sözlerden de anlaşılacağı gibi, Atatürkçü Türk milliyetçiliğinde asıl hedef; her sahada ilerlemenin tamamlanması ve medeni ülkelerle aynı seviyede yürünmesidir. Fakat Türk, bunları yaparken kendi yüksek karakterinden ve benliğinden taviz vermeyecektir. Bu, milli kültürün etrafında, milli birlik ve beraberlik çerçevesi içinde gerçekleşecektir. Eğer milli beraberlik ihdas edilemezse, bölücü unsurlar, ülke bütünlüğüne zarar verir duruma gelecektir.
"Bizim milletimiz, milliyetinden habersiz oluşunun çok acı cezalarını gördü.

Osmanlı İmparatorluğu dahilindeki çeşitli kavimler, hep milli esaslara sarılarak milliyet duygusunun kuvvetiyle kendilerini kurtardılar. Biz ne olduğumuzu onlardan ayrı ve onlara yabancı bir millet olduğumuzu sopa ile içlerinden kovulunca anladık. Kuvvetimizin zaafa uğradığı anda bizi tahkir ettiler, aşağıladılar. Anladık ki kabahatimiz kendimizi unutmaklığımızmış. Dünyanın bize hürmet göstermesini istiyorsak evvela bizim kendi benliğimize ve milliyetimizi bu hürmeti, hissen, fikren, fiilen bütün hareketlerimizle gösterelim; bilelim ki milli benliğini bulamayan milletler, başka milletlerin avıdır."

Mustafa Kemal Atatürk, Türk Milletinin kendi varlığını sürdürebilmesi için milliyet bağıyla sımsıkı kenetlenmesi gerektiğini şöyle belirtir:
"Milletin varlığını sürdürmek için fertleri arasında düşündüğü ortak bağlar, asırlardan beri gelen şekil ve mahiyetini değiştirmiş, yani millet, dini ve mezhebi bağ yerine Türk milliyeti bağıyla fertlerini toplamıştır."

Atatürk milliyetçiliği "Ne Mutlu Türk'üm Diyene" sözü ışığında, ülkesinin refahı ve istikbali için çalışan, milli birlik ve beraberlik etrafında toplanan herkesi din, dil, ırk ayrımı gözetmeden kabul eder.

Atatürk'ün milliyetçilik esasında, ırk bağı üstünlüğünü savunan, şovenist, kafatasçı ve Türk Milletinin yüksek karakterine uyum göstermeyen, Türk'ü yıkmaya çalışan faşizm, komünizm gibi zararlı akım ve ideolojilere de yer yoktur. Atatürk bu konuyu şu sözleriyle bizlere bildirir:

"Komünizm içtimai bir meseledir. Memleketimizin hali, memleketimizin içtimai şeraiti, dini ve milli ananelerinin kuvveti, Rusya'daki komünizmin bizce tatbikine müsait olmadığı kanaatini teyid eder bir mahiyettedir."

"Bizim bakış açımız, bizim prensiplerimiz cümlece malumdur ki bolşevik prensipleri değildir ve bolşevik prensiplerini milletimize kabul ettirmek için şimdiye kadar hiç düşünmedik ve teşebbüste bulunmadık."

Atatürk milliyetçiliği, Türk'ün yüksek karakterinden gelen üstün ahlakıyla, diğer milletlerin yaşama hakkına, onların bağımsız ve hür iradelerine saygılıdır.
14 Ağustos 1920 tarihinde sorulan bir soruya Atatürk, "Bize milliyetçi derler. Fakat biz öyle milliyetçileriz ki bizimle birlikte çalışan bütün milletlere hürmet ve riayet ederiz. Onların bütün milliyetlerinin gereklerini tanırız. Bizim milliyetçiliğimiz herhalde bencil ve marurane bir milliyetçilik değildir" diye cevap verir.

Atatürkçü Türk milliyetçiliğinde, milletin, baskı şiddet ve tahakküm altında yönetilmesine yer yoktur; Türk'ün yüksek karakterinden doğan barışseverliği, milliyetçilik ilkesinde de kendini gösterir:

"İnsanları mutlu edeceğim diye onları birbirine boğazlatmak insani olmayan ve son derece üzücü olan bir sistemdir. İnsanları mutlu edecek tek vasıta onları birbirine yaklaştırarak onlara birbirlerini sevdirerek karşılıklı maddi ve manevi ihtiyaçlarını karşılamaya yarayan hareket ve enerjidir. Dünya barışı içinde insanlığın gerçek mutluluğu ancak bu yüksek ideal yolcularının çoğalması ve başarılı olmasıyla mümkün olacaktır."

Türk milleiyetçiliği, insancıl yönüyle bütün dünya milletlerine örnek olmaktadır. Türk Milletinin ahlaki yapısı, onun karakterinde önemli bir yer tutar. Türk ahlakı, milli değerlerin ve milli birliğinde oluşmasında da etkilidir. Atatürk, Afet İnan'a yazdırdığı Medeni Bilgiler kitabında, "Türk Milletinin ortak görünen bir hali vardır. Gerçekten dikkat edilirse Türklerin aşağı yukarı ahlakları hep birbirine benzer. Bu yüksek ahlak hiçbir milletin ahlakına benzemez. Ahlakın bir milletin meydana gelmesinde yeri çok büyüktür önemlidir" demektedir.

Atatürk milliyetçiliği ilkesi, Türkiye Cumhuriyeti Devleti sınırları dışında kalan Türkleri de benimser ve kardeş sayar. Bu anlamda, kültür birliğinin sağlanması için onlarla bağlantılar kurar. Fakat bu noktada, herkesin bulunduğu ülke sınırları içinde yükselmesini ve Türk karakterinin yüksek özelliklerini sergilemesini de ister. Atatürk bu konuda şunları söylemektedir:

"Türkiye dışında kalmış Türkler, önce kültür meseleleriyle ilgilenmelidirler. Nitekim biz Türklük davasını böyle uygun bir ölçüde ele almış bulunuyoruz. Büyük Türk tarihine, Türk dilinin kaynaklarına, zengin lehçelerine, eski Türk eserlerine önem veriyoruz. Baykal ötesindeki Yakut Türklerinin dil ve kültürlerini dahi ihmal etmiyoruz."

http://ataturkkk.blogspot.com




0 yorum:

Yorum Gönder

 

©2009 Mustafa Kemal Atatürk - Atatürk'ün Hayatı | Atatürk Fotoğrafları | Template Blue by TNB