Atatürk ve İsmet İnönü Konya'da

|

1922 yılıda Konya'da Ilgın Manevraları'nı Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa'yla beraber takip ederken. Büyük Taarruz öncesi orduyu denetlemekteler.

Atatürk Büyük Taarruz Öncesi Konya Ilgın'da

|

1922 yılında Başkomutan Türk ordusunun Büyük Taarruz'a hazır olup olmadığını Ilgın Manevraları'nda denetliyor. Kısa zamanda düzenli ordunun kurulması ve az kaynaklara rağmen başarılar kazanması Atatürk'ün ve onu anlayan komutanların askeri dehası ve inancı olarak açıklanabilir.

Atatürk ve Beraberindekiler Afyon Çayda

|

1922 yılında çekilen fotoğrafta Başkomutan, Rusya Elçisi Aralof ve Azerbaycan Elçisi İbrahim Abilof'la Afyon Çay'da beraber görülüyor.

Meclis Önünde Ramazan Bayramı ve Ordu İçin Dua

|

Yıl 1922. Atatürk ve beraberindekiler Ramazan Bayramı dolayısıyla TBMM önünde Abdullah Azmi Efendi tarafından ordumuzun başarısı için yaptırılan duada. Atatürk dindar bir aileden gelmekteydi. Dine karşı olduğu söylenerek kötülenmek istenmiştir yıllarca ancak Atatürk dine değil din sömürücülerine karşı durmuştur.

Atatürk Adapazarı Kız Numune Okulu'nda

|

1922 yılında çekilen yukarıdaki fotoğrafta Mustafa Kemal Atatürk ve Adapazarı Kız Numune Okulu (Sabiha Hanım Okulu) öğretmenleri ile öğrencileri yanyana görülmektedir.

Atatürk ve Claude Farrere

|

1922 yılında çekilen bu fotoğrafta Mareşal Gazi Mustafa Kemal ile Claude Farrere yanyana görülmektedir.

Atatürk Misafirlerini Karşılarken

|

Atatürk, 1922 yılında çekilen bu fotoğrafta Fransız Diplomat ve Romancı Claude Farrere'i İzmit'te karşılarken görülüyor. Atatürk bir çok konuda halkına önderdi. Özellikle edebiyata olan düşkünlüğü sonucu okumuş olduğu kitaplar yoluyla, bugün hayata geçirdiği icraatlerin temelini atacak bir çok fikir edinmiştir. Edebiyata vediği değer nedeniyle bir çok edebiyatçı dostu olmuştur.

Atatürk Kocatepeyken Çekilen Meşhur Fotoğrafı

|


Atatürk'ün en beğenilen fotoğraflarından birisi olan bu fotoğraf 1922 yılında Afyon Kocatepe'de çekilmiştir. Afyon Kocatepe'de Büyük Taarruz'un sabahında çekilmiştir. Bir çok anıt ve obje üzerinde bu fotoğrafta ortaya çıkan figürü görebiliriz. Bu fotoğraf benim de en sevdiğim ve Atatürk'ün asaletini taşıyan güzel fotoğraflardan birisi.

Atatürk Mecliste Konuşurken

|

Atatürk mecliste konuşma yaparken görülüyor.

Atatürk Sakarya Adını Verdiği Atının Üzerinde

|

Atatürk 1922 yılında çekilen bu fotoğrafta Sakarya adını verdiği atının üzerindeyken.

19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı Kutlu Olsun - 2009

|

Atatürk, bir aydınlığın peşine düşmüştür Samsun'a gitmek üzere yola çıkarken. Ve bu satırları yazmakta olduğum şu saatlerde ise Samsun yolunda Bandırma Vapuru ile yol almaktadır.


Bandırma Vapuru ile yol alırken kafasında hangi düşüncelerin ağırlığı ile yol almaktaydı. Başlarda kendi arkadaşlarından bile gizlediği Cumhuriyet fikrini bir an için aklından çıkarmadan yürüdü Mustafa Kemal.

19 Mayıs 1919

Mustafa Kemal Atatürk, bir ulusun, bir coğrafyanın, dağılmış bir devletin kaderinin değiştirmek üzere Samsun'a ayak bastı. Neler değişecekti Türkiye'de o zaman. Kim bilebilirdi ki..!

Evet 19 Mayıs'tan bugüne çok sular aktı. Atatürk 19 Mayıs ie başlayan hareket sonucu bir millete bağımsızlık yolunu açmayı başardı. Sonrasında ise gelecek olarak gördüğü gençliğe bu müthiş günü bayram olarak hediye etti.

Maalesef bu gün tüm anlamıyla kutlanmak yerine öğrencilere eziyet olarak gerçekleştirilen, yapılması gerekilen törensel davranışlar ile kutlanılıyor. Daha doğrusu buna kutlanmak denemez. Çünkü gereklilikler yerine getiriliyor diye kutlanmış sayamayız. Daha anlamlı projeler üretilmelidir. Uzay çağına gelmişken Atatürk'ün bir azberden ibaret olmasını kabul etmememliyiz.Atatürk koca bir ulusun kaderini değiştirmiştir, mucizevi bir devlet adamı ve askerdir. Ezberden çok daha farklı olarak her konuda örnek alınmalıdır.

İyi ki varsın Atatürk.. Gençlik bugün elde bayrak gezmeyi ülkeyi sevmek sanarak aldanırken, kavga dövüş, silah, mafya, siyaset girdabında savrulurken, bir gün o çok güvendiğin gençliğin seni anlaması dileğiyle. Teşekkürler sana Atatürk.

http://ataturkkk.blogspot.com

Atatürk Büyük Taarruz Kararını Veren Komutanlarla

|

1922 yılında çekilen bu fotoğrafta Konya Akşehir'de Büyük Taarruz kararını veren komutanlar ve Atatürk bir arada görülüyor.

Atatürk At Üzerinde - Büyük Taarruz

|

1922 yılında çekilmiş bu fotoğrafta Başkomutan Mustafa Kemal Büyük Taarruz'da cephede at üzerindeyken görülüyor.

Atatürk Ankara'da Tatbikatta

|

1923 yılında ki bu fotoğrafta Mustafa Kemal Atatürk, Ankara'da, Gazi Orman Çiftliği yakınlarında gerçekleştirilen askeri tatbikata iştirak ederken görülüyor.

Atatürk İzmit'te Karşılanırken

|

Yıl 1923. Mareşal Gazi Mustafa Kemal, Mareşal Fevzi Çakmak ve Kazım Karabekir Paşa İzmit'te Nurettin Paşa tarafından karşılanıyor.

Atatürk İzmir Kordonboyu'nda

|

Yıl 1922. Başkomutan Mustafa Kemal Atatürk beraberindeki Fevzi Çakmak ve Yaver Salih Bozok ile beraber İzmir'de Kordonboyu'ndayken görülüyor.

Atatürk Eskişehir'de

|

1923 yılında Atatürk, yanında Genelkurmay Başkanı Mareşal Fevzi Çakmak varken Eskişehir'de. Aynı gün annesi Zübeyde Hanım'ın ölüm haberini alıyor.

Atatürk - Fevzi Çakmak - Kazım Karabekir

|



Mustafa Kemal Atatürk, 1923 yılında vefat eden annesi Zübeyde Hanım'ın mezarını ziyaret amacıyla İzmir'e gelirken Menemen'de karşılanıyor. Yanında Fevzi Çakmak Paşa, arkada ise Kazım Karabekir Paşa var.

Atatürk, Fevzi Çakmak ve Kazım Karabekir

|

1923 yılı.. Atatürk, kurutuluş Savaşı'nın iki gözüpek komutanı, Fevzi Çakmak Paşa ve Kazım Karabekir Paşa ile annesinin mezarını ziyaret hazırlığındayken görülüyor.

Atatürk Çocuklarla Zübeyde Hanım'ın Mezarına Yürüyor

|

1923 yılı, Atatürk, İzmir Karşıyaka Tren İstasyonu'nda annesinin mezarı için çiçek taşıyan öğrencilerle beraber yürürken görülüyor.

Atatürk Zübeyde Hanım'ın Mezarından Ayrılırken

|

Atatürk, 1923 yılında annesinin mezarını ziyaret ettikten sonra haziresinde annesinin mezarının bulunduğu camiden (Ferik Osman Paşa Camii) ayrılırken görülüyor.

Atatürk Annesi Zübeyde Hanım'ın Mezarında

|

1923 - Atatürk fotoğrafta annesi Zübeyde Hanım'ın mezarını ziyaret ederken görülüyor. Yanında ki komutan ise Kazım Karabekir.

Atatürk'ün Eşi Latife Uşaklıgil

|

Atatürk'ün 29 Ocak 1923 günü İzmir'de evlendiği Latife Uşaklıgil'in bir fotoğrafı. Atatürk kendisiyle bir süre evli kalmıştır ancak daha sonra evlilik konusunda farklı anlayışları sonucu devam etmeme kararı aldığını düşünüyorum. Latife Hanım, Ata'dan beklediği ilgiyi görememiş ve huzursuzluk çıkarmış olabilir. Atatürk "Bir devleti yönettim ama bir kadını yönetemedim!" demiştir bazı hatırat kaynaklarına göre. Latife Hanım ise ölümüne kadar Ata ile evliliği hakkında konuşmamıştır. Hem evlilik hem de sonrasında Atatürk'ü çok sevdiği bilinmektedir.

Atatürk'ün Eşi Latife Hanım'ın Çocukluk Fotoğrafı

|

1923 yılında Atatürk'ün eşi Latife Hanım'ın, babası Muammer Uşaklıgil'le çocukluk fotoğrafları.

Atatürk, Latife Hanım ve Kazım Karabekir Paşa

|

1923 yılında Edremit yolu üzerindeki Ergama köyünde Mustafa Kemal Paşa, eşi Latife Hanım ve General Kazım Karabekir'le beraber köylü çocuğuyla zaman geçirirken.



Başkomutan Atatürk İzmit'te

|

1923 yılında Başkomutan Mustafa Kemal Atatürk ve beraberindeki komutanlar İzmit'teler.
http://ataturkkk.blogspot.com

Atatürk Manisa'ya Gelirken

|

Atatürk'ün 1923 yılında Genelkurmay Başkanı Fevzi Çakmak Paşa ve Kazım Karabekir Paşa'yla Manisa'ya gelirken karşılanışı.

Atatürk Uşak'ta Dua Edenlere Eşlik Ediyor

|

Atatürk, 1923 yılında İzmir dönüşünde uğradığı Uşak'ta karşılanırken, karşılayanlarla beraber dua ederken.

Atatürk ve Latife Hanım Makam Otomobilinde

|

Atatürk, 1923 yılında Adana gezisinde; eşi Latife Hanım'la makam otomobilindeyken.

Atatürk Adana'da Karşılanıyor

|

1923 yılı, Atatürk Adana'ya gidişinde halk ve yöneticiler tarafından karşılanırken.

Atatürk Time Dergisi'nde

|

1923 yılında Atatürk dünyanın önde gelen Time Dergisi'ne kapak konusu olmuştur.
Kurtuluş mücadelesindeki başarısı, gelecek hakkındaki görüşlerindeki isabetler ve yarattığı müthiş bir devrim sonucu dünya kamuoyunun ilgisinden yoksun kalamamıştır Atatürk.
(24 Mart 1923)
http://ataturkkk.blogspot.com

Başkumanda Olarak Atatürk

|

1922 yılında çekilen bu fotoğrafta Atatürk, Büyük Taarruz ve Başkumandan Meydan Muharebesi'ni zaferle sona erdiren Başkomutan Mareşal Gazi Mustafa Kemal olarak karşımızda.

Atatürk Manisa'da Cirit Oynayanları Seyrederken

|


Büyük Önder Manisada. Sene 1923.
Cirit oynayanları izliyor.

Atatürk,Tarsus İttihat Okulu'nda

|

Yıl 1923. Mustafa Kemal Atatürk Mersin'de, Tarsus İttihat Okulu'nda.
Yine tüm karizması üzerinde halkı ile içiçe.





Atatürk Adana Lisesi'nde

|


Mustafa Kemal Atatürk, 1923 yılında Adana'da.
Adana Lisesi'nde İzcilerin yemin törenine katılmışken.

Ankara Neden Başkent Oldu

|

Sıcak bir günün akşamında yanında bazı ileri gelenler ile Köşkü'nün bahçesinde dolaşıyordu. Ben de o sıralar eski Köşk'ün tavan dekorlarıyla meşguldüm. Tozlu ve sisli bir akşam Ankara'nın üzerine çökmüştü. Yer yer toz hortumları semaya doğru yükseliyor ve manzaraya daha boğucu bir hava ekliyordu.


Bize:
- Ankara'yı hükümet merkezi yapmakla iyi mi ettim? diye sordu.

Tabii herkes müspet cevap verdi.

Arkasından:
- Neden? suali gelince, kimi staratejiden, kimi siyasetten bahsetti. Hatta birimiz kayalık güzeldir gibi bir estetik nazariye de ortaya attı.

Atatürk:
-Şimdi dalkavukluğu bırakın diye münakaşayı kapattı. Ankara'nın hükümet merkezi olmak için saydığınız meziyetleri beni ikna etmeye yetmez. Ben Ankara'yı hükümet merkezi yapmakla büsbütün başka bir hedef güttüm. Türk'ün imkansızı imkan haline getiren kudretini dünyaya bir kere daha tekrar etmek istedim. Bir gün gelecek şu çorak tarlalar, yeşil ağaçların çevirdiği villaların arasından uzanan yeşil sahalar asfaltlarla bezenecek. Hem bunu hepimiz göreceğiz. O kadar yakında olacak ki.

Anekdotlarla Atatürk Em.Tümg. Muzaffer ERENDİL

http://ataturkkk.blogspot.com




Atatürk ve Din Adamları

|

Mücadele'nin en buhranlı günleriydi. İstanbul ile Ankara arasında fetva kavgası tüm şiddetiyle devam ediyordu.


Birinci Türkiye Büyük Millet Meclisi, kendi bünyesi içindeki din adamlarından seçtiği İrşad (Aydınlatma) Heyetleri'ni vatanın köyüne-kentine göndermek ve gerçekleri vatandaşa anlatmakla görevlendirildi.

Milli Eğitim Bakanı Türk Ocakları Genel Başkanı olan rahmetli Hamdullah Suphi Tanrıöver'di. Mustafa Kemal'e geldi.

- Paşam... Bunlar çoğunlukla Arapça konuşacaklar. Halk ne anlayacak?

Atatürk gülümsedi.
- Sen üzülme Hamdullah... Onlar Arapça konuşsalar bile Türkçe düşünürler dedi.

Cemal KUTAY, Atatürk Olmasaydı

http://ataturkkk.blogspot.com




Milletvekili Ayrıcalığı

|

Atatürk bir sabah Florya'dan Dolmabahçe sarayına dönüyor.
Yeşilköy istasyonunun önünden geçerken birdenbire otomobili durduruyor ve başyaverine:


- Sorunuz, tren var mı? diye emir veriyor.
O sırada tren hemen hareket etmek üzeredir, hep birlikte otomobilden inip yanındakilerle trene biniyor. Karar ani verildiği ve tatbik edildiği için bu trene biniş hemen kimsenin nazarı dikkatini çekmiyor. Bir müddet sonra, her şeyden habersiz olan kondüktör Ata'nın bulunduğu kompartımana geliyor.

Kafileyi görünce çekilmek istiyor. Ata hemen sesleniyor;
- Vazifeni yap! (yanındakileri göstererek) bu efendilere niçin bilet sormuyorsun?
Yanındakiler cevap verirler.
- Paşam biz mebusuz. Tren bileti almayız. Parasız seyahat ederiz.
Ata hayretle:
- Bu imtiyazı hiç beğenmedim, der. Çok ayıp ve acayip bir kaide. Çok güzel halkçılık!


Ali KILIÇ

http://ataturkkk.blogspot.com




Falih Rıfkı'dan Atatürk Hatırası

|

Bir öğretmen Atatürk aleyhine taşlama şiir yazmıştır.


Kendisini hemen açığa alırlar. Öğretmen yeniden göreve dönmek için dört yana başvurur. Milli Eğitim Bakanının yanına gider. Yetenekli bir gençtir. Bakan:
- Oğlum hakkınızda biz hiçbir şey yapamayız.
- Niçin yapamazsınız?
- Oğlum suçun doğrudan doğruya Atatürk'ün kişiliğine ait. Biz karar veremeyiz.
- Öyleyse ben Atatürk'ün karşısına çıkacağım.
- Hele biraz bekle, pek inatçıymışsın, bana bir hafta sonra yine gel.
Bakan bir akşam sofrada Atatürk'e konuyu açtı:
- Hani Efendim, hakkınızda ağır bir taşlama yazan öğretmen vardı...
- Evet?
- Af yasasından yararlanarak yeniden öğretmen olmak istiyor.
- Öğretmen olmasına yasal bir engel var mı dır?
- Hayır Efendim.
- O halde niçin bana soruyorsunuz?
- İşlediği suç sizinle ilgili..

-AŞKOLSUN SANA! KİŞİSEL KIRGINLIĞIM İÇİN YASALARIN GEREĞİNİ YERİNE GETİRMENİZDEN HOŞLANMAYACAK KADAR BENİ BENCİL Mİ SANIYORSUN? KENDİSİNİ HEMEN İLK AÇILACAK YERE TAYİN EDİNİZ ..

http://ataturkkk.blogspot.com




Atatürk'e Hakaret Davası

|

1924 Anayasasına göre Cumhurbaşkanının izni olmadan hakaret davası açılamazdı. İçişleri Bakanı Şükrü Kaya Atatürk'e geldi ve elindeki dosyayı göstererek:
-Antalya’da bir köylü size hakaret etmiş. Savcılık dava için izninizi istiyor.
Atatürk sorar:


-Ben ne yapmışım bu köylüye?
-Fabrikasyon imalatı 5 kuruşu olan Köylü Sigarası sadece tütün ve sigara kâğıdı halinde olursa 3 kuruş...

Köylü aldığı paketin içinde sigara kâğıdı bulamayınca, gazeteden kestiği kâğıda sarmış, çakmağı yakınca gazete kâğıdı alev almış, dudakları yanmış ve adınızı söyleyerek:
' O köşkünde hazır sigara içiyor, ben parasını verdiğim pakette sigara kâğıdı bulamıyorum' deyip şikâyetini şahsınıza hakaretle tamamlamış.

Atatürk gülmüş:
-Anlaşılan beni padişah sanmış. Bak beni dinle. Trablusgarp Harbinde ben de bulduğum tütünü gazete kâğıdına sararak içmiştim. Bıyıklarım yanmıştı. Pek berbat bir şeydir. Köylü gene bana az küfretmiş. O’nu mahkemeye vereceğine aldığı paketin içinde sigara kâğıdı bulunmasını temin et. Adresini Soyak'a bırak özür dilesinler ve bir koli içtiği tütün paketinden göndersinler. Yalnız dikkat etsinler paketler kâğıtsız olmasın.

Halkla ilgili en basit olayları nasıl takip ettiğini bilen Şükrü Kaya Genel Sekreteri Hasan Rıza Soyak'a köylünün adresini vermekle kalmadı, Antalya Valisine; köylü tütün paketlerinin içinde sigara kâğıdı olup olmadığını kontrol ettirdi.
İki hafta sonra Atatürk durup dururken Kaya'ya şunu sordu:
-KÖYLÜYE PAKET ULAŞTI MI?

http://ataturkkk.blogspot.com




Atatürk ve Samsun

|

19 mayıs 1919 - "İşte Benim Doğum Tarihim" K.Atatürk - Atatürk bu sözlerle anlatmıştır belki de Samsun ilinin kendisi için ne anlam taşıdığını. Herşey onunla başlar, Atatürkle.. Ve Samsunla..!


16 Mayıs 1919 Cumartesi günü, İstanbul'dan kalkan, Kaptan İsmail Hakkı (Durusu) idaresindeki Bandırma Vapuru, Dokuzuncu Ordu Kıt'aları Müfettişliğine atanan Mustafa Kemal Paşa (Atatürk) ile mahiyetini Samsun'a götürüyordu. Atatürk, Samsun ve çevresinde asayişi düzenlemekle görevli idi. 18 Mayıs 1919'da Sinop'a geldiler. Atatürk, iskeleye çıkarak, karadan Samsun'a yol olup olmadığını sordu, olmadığını öğrenince de tekrar vapura binerek Samsun'a hareket etti. 19 Mayıs 1919 Salı günü sabahı saat 6 'da Samsun limanındaydı. Savaşlardan yenik çıkmış bölünmüş, umutsuz yorgun, çileli bir milleti, yeniden diriltmek, ayağa kaldırrnak üzere, Ataürk'ün Samsun'a ve Anadolu'ya ilk ayak basışı o gün, o saatti. Samsun'a Müfettişlik Karargâhının 18 subay ile birlikte çıkıyorlardı.
Bu subaylar, o günkü rütbeleri ile şunlardı :

* 1- Üçüncü Kolordu Komutanı Kur. Alb. Refet (Bele)
* 2- Müfettişlik Kur. Bşk. Alb. Kazım (Dirik)
* 3- Müfettişlik Sağlık D. Başkanı. Dr. Alb. İbrahim Tali (Öngören)
* 4- Kurmay Bşk. Yardımcısı Yarbay Arif (Ayıcı)
* 5- Müfettişlik Karargahı İstihbarat Müdürü Binbaşı Hüsrev (Gerede)
* 6- Topçu Binbaşı Kemal (Doğan)
* 7- Dr. Binbaşı Refik (Saydam)
* 8- Başyaver Yzb. Cevat Abbas (Gürer)
* 9- Yzb. Mümtaz (Tunay)
* 10- Yzb. İsmail Hakkı (Ede)
* 11- Yzb. Ali Şevket (Öndersav)
* 12- Yzb. Mustafa Vasfi (Süsoy)
* 13- Üsteğmen Hayati
* 14- Üsteğmen Arif Hikmet (Gerçekçi)
* 15- Üsteğmen Abdullah
* 16- Teğmen Muzaffer (Kılıç)
* 17- Şifre Katibi Faik (Aybars)
* 18- Şifre Katibi yardımcısı (Atasev)

Samsunlular Atatürk'ü çoşkun bir törenle karşıladılar. Atatürk, doğruca kendisi ve arkadaşları için hazırlanan Mıntıka Palas'a yerleşti. Burası iki katlı taş bir yapıydı. Atatürk'ün Samsun'a geleceği, İstanbul'dan telgrafla Mutasarrıfa duyurulunca bu bina hazırlanrnıştı. Atatürk o gün ve ertesi günler hep bu otelde kaldı, çalışmalarını burada sürdürdü. Samsun'a geldiğinin ilk günü emrindeki valilikler ve kolordu komutanlarından bölgenin asayiş durumunu sordu, ertesi günü Sadrazam Damad Ferid'e "İzmir`in işgalini milletin asla kabul etmeyeceğini..." telle bildirirken Erzururn'daki 15. Kolordu Komutanı Kazım (Karabekir) Paşa ile de bağlantı kurdu. Samsun'a gelişinin dördüncü ve beşinci günleri, İstanbul Hükümetinin ve hele itilaf Devletletlerinin kuşku duyacağı davranışları ile dikkatleri üzerinde toplamış bulunuyordu. 25 Mayıs 1919'da da "...bazı şikayetleri yerinde tetkik ve tedbir almak üzere Karargâhı Havza'ya nakledeği " gerekçesiyle Havza'ya geldi. Havza'da Belediye Dairesi olarak kullanılan Mes'udiye Oteli, Müfettişlik Karargâhına kiralanmış. Atatürk, Havza'da kaldığı 13 Haziran 1919 tarihine kadar arkadaşları ile birlikte burada çalışmıştı.
Havza'ya gelişinin ertesi günü, 26 Mayıs 1919'da, Havza Belediye Başkanı İbrahim ve Havza ileri gelenlerinin ziyaretlerini kabul eden Atatürk, onlara:
-Hiçbir zaman ümitsiz olmayacağız, çalışacağız, memleketi kurtaracağız, diyordu. Bundan sonra olaylar bilindiği gibi, hızla gelişti. Atatürk, işgal devletlerine ve İstanbul Hükümetinin olumsuz tutumlarına karşı ilk direniş hareketlerini Havza'da başlatmış, 13 Haziran 1919'da da Karargâhını Amasya'ya taşımıştı.

O gün akşam Samsun Belediyesi, Atatürk onuruna bir yemek verdi. Yemeğin sonuna doğru Belediye Başkanı İbrahim Veysi bir konuşma yapmıştı. Atatürk, teşekkür ederek bu konuşmayı cevaplandırdı. O sırada Belediye başkanı ayağa kalkarak, Atatürk'ün ardında duran bir koltuğu gösterdi:
- Bu koltuk Reisicumhur Hazretlerinin Samsun'a ilk geldikleri Belediye Dairesindeki oturdukları koltuktur. Teberrüken buraya getirilmiştir, dedi.
Atatürk çok duygulanmıştı. Anılarının tazelendiğinden bahsederek bir konuşma daha yaptı. Bu konuşmasında: (...Ben Samsun'u ve Samsun halkını gördüğüm zaman memlekete ve millete ait bütün tasavvurlarımın, kararlarımın herhalde yerine getirilebilir olduğuna bir defa kuvvetle inanmıştım. Samsunluların hal ve durumlarında gördüğüm gözlerinde okuduğum vatanseverlik, fedakârlık, ümit ve tasavvurlarımı müsbet bir inanca götürmeye, yeter olmuştu...) dedi.

Atatürk, Harf devriminin bütün yurtta büyük bir heyecanla yürütüldüğü günlerde, İzmir vapuruyla İstanbul'dan Karadeniz'e açıldı, 16 Eylül 1928 günü Samsun'a geldi Yanında Başbakan İsmet (İnönü), Kılıç Ali, Dr. Refik (Saydam),l Başyaver Rusuhi de vardır. Karşılama töreninden sonra, doğruca ilk geldiği zaman kaldığı Mıntıka Palas'a geldi. Bu ev şimdi ilk eşyasıyla dayanıp döşenmişti. Çalışma masası üzerinde duran bir kağıda yeni harflerle şu notları yazdı:
(Samsun, 16 Eylül 1928. Saat sekizi geçiyor. Yazı odasındayım. İsmet Paşa'yı bekerken bu satırları yazıyorum. Samsun'a üçüncü defadır geliyorum. İlk gelişirn malûmdur. Tarihini gözümün önünde, büro üzerinde duran uzun cıgara kutusunun kapağında okuyorum: 19 Mayıs 1335. Ondan sonra bir defa daha gelmiştim. Takriben dört sene evvel, bu gelişimin de tarihini yukarıda tespit ettim. İsmet Paşa geldi, yazıyı bırakıyorum. Gazi Mustafa Kemal)

O gün ve ertesi gün, bir başöğretmen olarak valilikte memurlar ve halka yeni harfleri öğretici çalışmalar yaptı, bir çoklarını imtihan etti. 18 Eylül sabahı Havzaya, oradan da Amasya'ya geçti.
Dördüncü ve Son
Atatürk, Samsun'a son ve dördüncü olarak 22 Kasım 1930 gece saat 21'de gelmişti. Bu defa Amasya yoluyla Havza'dan geliyordu. Geceyi o günlerde alt katı CHP binası olan kendi köşkünde geçirdi. Ertesi günü 23 Kasım 1930 Pazar, İçişleri Bakanı Şükrü (Kaya) ve Samsun Valisi Kazım Paşa ile birlikte Samsun'da bir gezinti yaptılar, sigara fabrikasını gezdiler. 24 Kasım günü Çarşamba ilçesine giden Atatürk, Türk ocağında gençlerle bir sohbet toplantısı yaptı. Ayrılırken Ocak defterine (Çarşamba Türk Ocağında tanıştığım kıymetli gençlik iftihara layıktır) cümlesini yazdı. Samsun'da iki gün daha kalan Atatürk, 26 Kasım 1930'da, Lisede derslere girdikten ve Türk Ocağında verilen konserde bulunduktan sonra, saat 16'da Ege vapuru ile Trabzon'a hareket etti.
Onun kaldığı köşkü (Mıntıka Palas), Samsunlular Atatürk Müzesi olarak düzenlediler ve ziyarete açtılar

ATATÜRK'ÜN SAMSUN'DA OKUDUĞU KİTAPLAR

Atatürk, Samsun'a dordüncü gelişinde Afet Hanım vasıtasıyla o zamanki Gazi Kütüphanesi'nden "Cihan Tarihi", "Büyük Adamlar Serisi" ve "Tarihte Güzel Kadınlar"' isimli üç kitabı okumak için istemiştir. Bunlardan Enis Behiç'in "Tarihte Güzel Kadınlar" adlı kitabında Madam Rolan'ın "Hürriyete" ait makalesinin 96, 97 ve 98.. sayfalarıda altlarını mor ve kırmrzı kalemle çizdiği satırlardan çok önemli gördüğümüz için burada bahsetmek ve aynı satırları yazmak ihtiyacını duyuyoruz.
96. sayfada "Hürriyet" bila kaydü şart serbest olmak değildir. Onun kayıtları, şartları vardır. Bila kayd ü şart serbest olmak, ormanlarda yaşayan hayvanlara mahsustur. İnsanlar ise içtimai muhitlerde birtakım adetlerde, teamüllerde ülfet etmiş, bir terbiye..."
97. sayfada "bazı kavimler nezdinde de epeyce zamanlar sakal salıvermek adeti (hürriyet) zannollunmuştur." satırlarının altını çizdikten sonra devamla "Hürriyet-i Siyasiye her istenilen şeyin yapılmasından ibaret değildir. Bir devlette, yani kavanine malik bir heyet-i içtimaiye de hürriyet arzu edilmesi lazım gelen şeyin yapılmasmda ve arzu edilmesinde icap eden şeyin yapılmasına cebr ve tazyik ibaret olabilir. İstiklal ve hürriyetin ne olduğunu fikre koymak lazımdır." satırlarını mor renkli kalernle çizmiştir.
98. sayfada ise "ilmi esaslara nazaran ferdin hududu hürriyeti, gayri hududa hürriyeti ile mahdut olduğundan başkasının hak hürriyetini tanımayan kendi hak ve hürriyetini tanıtamaz... (kırmızı kalemle) "Maksat ve gaye bir olduktan sonra ittihat edemezler miydi? Vatan için daha müfit çalışamazlar mıydı? Hayr... İhtiras denilen manevi düşman bunların yakalarından tutmuş, küçüklüğe sürüklemiştir." satırlarının altlarını çizerek, "kütüphane memurlarına;" mor boyalı kalem ile işaret ettiğim yerleri «halkımıza okut." emrini vermiştir.
Atatürk bütün bu seyahatlerinde Samsun'un Anadolu'ya açılan bir kapı olduğunu hissettirmiş, milletin derdini, ıstırap ve düşüncelerini yakından görmüş ve öğrenrniştir. Zaruri olan inkılaplari tesbit, teşebbüs ve uygulama yapmış, milletlere kendini tanıtmak ve itimadını kazanmak istemiş, Cumhuriyet ve yükselme fikrinin halk tarafından benimsendiğini görmüş ve halkla bütünleşmiştir.

Samsun'da eşi ile birlikte kaldığı Şahinzade Remzi Beyin evinde, aile albümüne bir hatıra olarak şu cümleleri yazdı (Sarnsun'da kaldığımız günler zarfında misafir oldğumuz Şahinzade Remzi Bey'in hanesinde sahib-i hane tarafıdan gördüğümüz miafirperverliği ve nezaketi suret-i mahsusada kaydederim. 23 Eylül 1340 (1924) Gazi M. Kemal)
24 Eylül günü sabahı Samsun'dan ayrılarak Havza'ya geldi. Belediyede yaptığı bir konuşmada: (Kahraman Havzalılar! Sizinle en elemli ve yaslı günlerimde tanıştım. Aranızda günlerce kaldım. Bana geçmişin değerli hatıralarını canlandıran şu daire içinde çalışmalarınız ve yardımlarınızdan çok faydalandım..) diyerek, Havzalıları övdü. Aynı gün, öğleden sonra Amasya'ya hareket etti.

Samsun ve Sarnsunluları seven Atatürk'e minnet borcunu ödemek isteyen Sarnsun halkı, onu bir anıtla ölümsüzleştirmiş, Atatürk'ü iyi tanıyan Avusturyalı heykeltıraş Krippel'e 19 Mayıs'ın ruhuna uygun bir anıt yapılması görevi (1928) verilir. Krippel bu anıta heybeti, gururu, ileri düşünceyi, azmi, korkusuzluğu, Türk'ün ve Türklüğün gücünü, rnilli birlik ve beraberlik ruhunu vermeye çalışmıştır. 1931'de dikilen bu anıt Atatürk'ü anlatmış, kuvvetin, azmin, cesaretin ve üstünlüğün simgesi olmuştur. Samsunlular Ata'yı bağımsızlıklaryla özdeşleştirmiş ve Atatürk'ü sonsuza kadar yaşatmayı kendisine şiar edinmiştir.

http://ataturkkk.blogspot.com




Atatürk İçin Kimler Ne Dediler II

|

Dahi, büyük önder, büyük devlet adamı, sadık dost, övünülecek bir lider ve daha niceleri Atatürk'e söylenmiştir. DÜNYANIN GÖZÜNDE ATATÜRK


YÜZYILIMIZIN DÂHİSİ

D. Lloyd George

(İngiltere Başbakanı)

Yüzyıllar nadir olarak dahi yetiştirir. Şu talihsizliğimize bakın ki, o büyük dahi çağımızda Türk milletine nasip oldu. (1922)

(K. Atatürk ve Milli Mücadele T., 1958, s. 508)


GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK EN BÜYÜK DEVLET ADAMI

Franklin D. Roosevelt

(Amerika Birleşik Devletleri Başkanı) Mustafa Kemal hakkındaki bilgiyi O'nu çok iyi tanıyan birisinden edindim. Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği'nin Dışişleri Bakanı Litvinof la görüşürken, onun fikrince bütün Avrupa'nın en değerli ve ilgi çekici devlet adamının bugün Avrupa'da yaşamadığını, Boğazların gerisinde, Ankara'da yaşadığını, bunun Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal Atatürk olduğunu söyledi.

(Üç Adam, Kemal Atatürk-Roosevelt-Mussolini, 1937)


"ATA'NIN ÖLÜMÜ BÜYÜK KAYIPTIR"

Winston Churchill

(İngiltere Başbakanı)

Savaşta Türkiye'yi kurtaran, savaştan sonra da Türk ulusunu yeniden dirilten Atatürk'ün ölümü, yalnız yurdu için değil, Avrupa için de en büyük kayıptır. Her sınıf halkın O'nun ardından döktükleri içten gözyaşları bu büyük kahramana ve modern Türkiye'nin Ata'sına layık bir tezahürden başka bir şey değildir.

YÜKSEK ANLAYIŞLI ÖNDER

V. İliç Lenin

(Rus ihtilali lideri)

Mustafa Kemal sosyalist değildi. Fakat görülüyor ki iyi bir teşkilatçı, yüksek anlayışlı, ilerici, iyi düşünceli ve akıllı bir önderdir. 0, soygunculara karşı bir kurtuluş savaşı yapıyor. Emperyalistlerin gururunu kıracağına ve Sultanı da yaranıyla birlikte alt edeceğine inanıyorum. (1921)

(Tek Adam, 1964, s. 378)

"O'NA NASIL HAYRAN OLMAYAYIM?"

Edouard Herriot

(Fransa eski Başbakanı)

- Paşa, size nasıl hayran olmayayım? Ben Fransa'da laik bir hükümet kurmuştum. Bu hükümeti Papa'nın Paris'teki temsilcisinin yardımı ile papazlar devirdi. Sizse bir Halife'yi kovdunuz ve gerçek anlamıyla laik bir devlet kurdunuz. Siz, bu taassup içinde laikliği bu topluma nasıl kabul ettirdiniz? Dehanızın büyük eseri laik bir Türkiye yaratmak olmuştur. (1933)

(Yazılmayan Yönleriyle Atatürk, 1963, s. 62)


"TÜRKİYE ÖVÜNEBİLİR"

Eleftherios Venizelos

(Yunanistan Başbakanı)

Bir ulusun hayatında bu kadar az sürede bu denli kökten değişiklik pek seyrek gerçekieşir... Bu olağanüstü işleri yapanlar, hiç kuşkusuz kelimenin tam anlamıyla büyük adam niteliğine hak kazanmışlardır. Ve bundan dolayı Türkiye övünebilir. (31 Ekim 1933)

(Cumhuriyet, 29 Ekim 1969)


TÜRK BİRLİĞİNİN MİMARİ

Dwight D. Eisenhower

(ABD Başkanı)

Kemal Atatürk için daimi bir amt tesisi münasebetiyle Türkiye'ye tebriklerimi arz ile gurur duyuyorum. O'nun gösterdiği yolda yürüyen büyük ulusunuz çok önemli başarılar elde etmiştir. Türk birliğinin ve ilerleyişinin mimarı Atatürk'ün hatırasını anmak için yapılan bu tören, dünyanın her tarafından hür insanlara ilham kaynağı olmuş bir zata çok yerinde bir saygıdır.

(Anıtkabir Özel Defteri'nden, 1953)

ATATÜRK İLHAM KAYNAĞIYDI

Habib Burgiba

(Tunus Devlet Başkam)

Sakarya Savaşı, Sakarya Zaferi, yirmi yaşımın en kuvvetli hatırası olmuştur. 0 zamanlar kendi kendime diyordum: Acaba ben de ulusumu böylesine seferber edemez miyim, onun ruhuna bu kurtarıcı hamleyi, bu dizgin tanımaz ihtirası aşılayamaz mıyım?

(Cumhuriyet, 26 Mart 1965)

SADIK DOSTLUK DUYGULARI

Charles de Gaulle

(Fransa Devlet Başkanı)

Büyük Atatürk'ün ölümünün 25. yıldönümü nedeniyle Fransız ulusunun, Türk ulusuna karşı duymakta olduğu sadık dostluk duygulannı dile getirmek isterim. Türkiye tarihi, bugün, her zamandan çok Batı ve Avrupa tarihinden ayrılmaz bir durumdadır. Ve Atatürk'ün bu yöndeki gayretleri sonuçsuz kalmamıştır. MemleketlerimiZ arasındaki yüzyılları aşan dostluk, bu gelişmenin temelini oluşturur.

(Vatan, 10 Kasım 1963)



http://ataturkkk.blogspot.com




Ulu Önder Atatürk

|

Atatürk'ün kişiliğini anlamamızı sağalayacak yazılar. Çanakkale'de kendisine karşı savaşırken bir kolunu kaybeden ünlü Fransız Generali Gouraud'ya, yıllar sonra Ankara'da karşılaştıkları zaman Generalin boş kolunu işaret ederek;


- "Türk topraklarında yatan şerefli kolunuz, memleketlerimiz arasında son derece kıymetli bir bağdır!" diyen,
*

Çanakkale şehitleri törenine konuşma yapmak üzere giden bir Bakanına, harpte ölen diğer millet askerleri için de: "Bu memleketin toprakları üzerinde kanlarını döken kahramanlar! Burada bir dost vatanın toprağındasınız. Huzur içinde uyuyunuz!" diye not yazdıran,
*
Mısır elçisine, bir sabah, Çankaya sırtlarından doğmakta olan güneşi göstererek: "Doğudan şimdi doğacak olan güneşe bakınız! Şu anda günün ağardığını nasıl görüyorsam, uzaktan bütün doğu milletlerinin de uyanışını öyle görüyorum. Bağımsızlık ve hürriyetine kavuşacak daha çok kardeş millet vardır. Bu milletler, bütün güçlüklere, bütün engellere rağmen mânileri yenecekler ve kendilerini bekleyen geleceğe ulaşacaklardır. Müstemlekecilik ve emperyalizm yeryüzünden yok olacak ve yerlerini milletler arasında hiç bir renk, din ve ırk farkı gözetmeyen yeni bir âhenk ve işbirliği çağı alacaktır!"
Diyen Büyük Atatürk, gerçekten insan sevgisinin ve insanlık idealinin kolay erişilemeyecek bir örneği idi. Bu davranışlar, belki de insanlık tarihinde eşi olmayan şeylerdi ve O'nun büyüklüğünü, O'nun genişliğini, O'nun engin hoşgörüsünü simgeliyordu.

http://ataturkkk.blogspot.com




Mümin Sekman'dan Atatürk Yazısı

|

"Kişisel Gelişim Uzmanı" Mümin Sekman'ın yeni bir kitabı yayınlandı...


Turgut Özakman'ın "Şu Çılgın Türkler”inden sonra, gençliğin yeni tutkusu/kılavuzu olacağına inandığım bu eser, alfa yayınları arasında piyasaya çıktı. Sekman'ın "Her Şey Seninle Başlar / Kişisel Kurtuluş Savaşınızı Başlatın" başlıklı kitabında, çarpıcı bir analiz var. Kitabın "Hayatı Çaresizliklerle Dolu Bir Adamın Öyküsüdür!" başlıklı bölümünden aynen yansıtıyorum:

* 7 yaşındayken babasını kaybetti ve yetim kaldı. Yalnız ve içine kapanık biri olarak yaşamaya, oradan oraya sürüklenmeye başladı.
* 8 yaşında okuldan âlındı ve köyde yaşadı. Zamanını tarlalarda kargaları kovalamakla geçirdi.

* 10 yaşında yüzü kanlar içinde kalacak şekilde, yeni okulundakı hocasından dayak yedi. Ailesi onu okuldan aldı. Sinirden ve korkudan üç gün evinden çıkamadı.

* 17 yaşında hayalindeki okulun istediği bölümü için gerekli not ortalamasını tutturamadı.

* 24 yaşında tutuklandı, günlerce sorguya çekildi ve 2 ay tek başına bir hücrede hapis yattı.

* 25 yaşında sürgüne gönderildi.

* 27 yaşında kendisinden bir yaş büyük meslektaşı, kendisinin de üyesi bulunduğu derneğin çalışmaları ile kahraman ilan edilirken, kendisi hiç önemsenmiyordu. Doğduğu şehrin merkezinde rakibi törenlerle karşılanırken, o kalabalık arasında yalnız başına olanları izliyordu.

* 30 yaşında kendisi başka şehirleri düşman elinden kurtarmaya calışırken, doğdugu şehir duşmanların eline geçti.

* 30 yaşında amiri, onu kendisinden uzaklaştırmak için başka göreve atanmasını sağladı. Yeni görevinde fiilen işsiz bırakıldı. Aylarca boş kaldı.

* 37 yaşında böbrek hastalığından viyana'da 2 ay hasta ve yalnız halde yattı.

* 37 yaşında komutan olarak yeni atandığı ordu dağıtıldı.

* 38 yaşında savunma bakanı tarafından gorevinden atıldı.

* 38 yaşında bir toplantıda giyebileceği bir tek sivil elbisesi bile yoktu ve başkasından bir redingot ödunç aldı. Ayrıca cebinde sadece 80 lirası vardı.

* 38 yaşında kendisi için tutuklama kararı çıkarıldı.

* 38 yaşında en yakın beş arkadaşından üçü, onun kongre temsil heyetine üye olmaması için oy kullandı.

* 39 yaşında idam cezasına çarptırıldı

Sonra ne mi oldu?

* 42 yaşında Turkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı oldu!

İçimizden biri?!

Okuduğunuz öykü efsanevi lider Mustafa Kemal Atatürk'e aittir.


Bu yazının Mümin Sekman tarafından yazıldığı söylenmektedir. Bundan tam anlamıyla emin olmasak bile yukarıda sıralanan bilgilerin çoğunun doğrulundan eminiz..

http://ataturkkk.blogspot.com




Dünyanın En Büyük Devlet Adamı Atatürk

|

Dünyanın En Büyük Devlet Adamı olarak Atatürk..! Kimler neler demişler ve neler yapmışlar..


Kuzey komşularımızdan birinin devlet başkanına ABD Başkanı Rooswelt , “ Avrupanın en büyük devlet adamı kimdir “ diye sorunca, muhatabı şunları söyler:

Avrupa’da en büyükdevlet adamı kimdir, bilmiyorum. Fakat, bugün dünyanın en büyük devlet adamı, boğazların gerisinde oturan zattır.”

Atatürk öldükten sonra onun için önemli kişiler tarafından övgü dolu on binlerce demeç verildi.

Yalnızca, İllustration’da çıkan şu tümceyi anımsayalım:
“...Tarih, çok büyükler gördü. İskenderleri, Napolyonları, Büyük Pedroları, Waşingtonları... Fakat, 20.yüzyılda büyüklük rekorunu Atatürk kırdı...”

5 Kasım 1938 Günü Atatürk,ün katafalkı önünden geçen birisi vardı. Atatürk’ten esinlenerek ülkesinde yenilikler yapmaya kalkınca 1928 yılında kırallıktan indirilerek sürgüne gönderilmiş Amanullah Han. Roma’dan başka bir adla uçağa binerek İstanbul’a gelmiş, “Onunla vedalaşmaya ve ağlamaya geldim.” Demişti...(H.F.Es )

Ve Ankara’daki törende bir general... Çanakkale’de M.Kemal’e karşı çarpışmış ve orada bir ayağını yitirmiş İngiliz Mareşal Birdwood, Ankara Halkevinin balkonunda, ayağının altına toprak koydurarak elindeki mareşallik asasını kaldırıp selam duruyordu. Bu görüntü de, eski bir düşman tarafından ona duyduğu saygının ilginç bir resmiydi...


http://ataturkkk.blogspot.com




İçimizden Biri Atatürk

|

Hepimizin bildiği gibi Mustafa Kemal ATATÜRK dünya döneminin liderleri içerisinden 21 nci yüzyıla geçebilen tek liderdir.


Üstelik diğer liderler kendi halkları tarafından yok edilmemin acısını yaşamışken, o hala halkının ve dünyanın nabzında en büyük canlılığıyla, sevgisiyle, saygısıyla hala yaşayabilen dünyadaki tek lider.

Önemli olanda sanırım, yaşarken ölmek değil, öldükten sonra da bu kadar uzun süre canlı kalabilmeyi başarmak değil midir?

ATATÜRK’ü biz hep tarihe mal olmuş yönleriyle tanıdık: Asker ATATÜRK ya da devlet adamı ATATÜRK olarak.

Bu verdiğim örnek dünyada tek olan örnektir. Zaten herhalde bir başkasına da rastlamamız mümkün değil. En büyük düşmanı; hani şu ordularını denize döktüğü düşmanı, Yunan başkomutanı Trikopis. Hiçbir zorlama olmadan, hiçbir baskı olmadan her Cumhuriyet bayramı Atina’daki Türk büyükelçiliğine gidiyor Trikopis, ATATÜRK’ün resminin önüne geçiyor ve saygı duruşunda bulunuyor. Böyle bir saygıyı en büyük düşmanında uyandırabilen bir Mustafa Kemal.

Yıl 1938, General McArthur’un en zor, en problemli, en buhranlı dönemi. Birden çok sıkılır ve yanında duran yüzyirmiden fazla kişiye döner ve aynen şöyle der:

“Şu anda hiçbirinizi değil, büyük istidadı ile Mustafa Kemal’i görmek için neler vermezdim” dedirten o büyük özlemi ve onu oluşturabilen Mustafa Kemal’i.

Yada, yıl 1938. Bir İran’lı şair bir Tahran gazetesine ölümü üzerine bir şiir yazar. İşte o şiirin iki mısrasını sizlerle paylaşmak istiyorum. Diyorki;

“Allah bir ülkeye yardım etmek isterse onun elinden tutmak isterse başına Mustafa Kemal gibi lider getirir.” dizelerindeki bu kıskançlığı oluşturabilen Mustafa Kemal.

Yıl 1976, UNESCO üyelerine bir öneriyle gelir. Öneri paketindeki bir cümleyi sizlere okumak istiyorum. Diyorki ”Bu gün UNESCO’nun üzerinde çalıştığı bütün projelerin isim babası Mustafa Kemal’dir.” Öneri nedir ? Öneri ise onun doğumunun yüzüncü yılında, 152 üyesi vardı UNESCO’nun 152 ülkenin devletleri aynı anda kutlasın önerisidir. Birden İsveç delegesi ayağa kalkar ve şöyle söyler:

“Ne yani dünyada bu kadar devlet adamı var hepsinin doğum gününü böyle kutlayacak mıyız?” şeklindeki kinayeli sözlerine, Rus delegesi ayağa fırlar yumruğunu masaya vurur ve 152 ülkenin delegelerine aynen şöyle söyler;

”Genç delege arkadaşım hatırlatmak isterimki ATATÜRK öyle dünyadaki herhangi bir lider değildir, bırakın onu bir yıl anmayı her ülke her problemimizde çare olarak aramalıyız” sözlerini döktürtebilen bir Mustafa Kemal. Sonra nemi olur? UNESCO tarihinde ilk ve tekdir hiç negatif oy yok, hiç çekimser oy yok 152 ülke şu metne imza atar; hani İsveç delegesi demişti ya “ne yani” diye. O İsveç delegesi bu imzanın atıldığı gün mikrofona gelir ve aynen şunları söyler;

”Ben ATATÜRK’ü inceledim bütün ülkelerden özür diliyor ilk imzayı ben atıyorum” diyecektir.

İşte o muhteşem belge diyorki;



“ ATATÜRK KİMDİR; ATATÜRK ULULARARASI ANLAYIŞ, İŞBİRLİĞİ, BARIŞ YOLUNDA ÇABA GÖSTERMİŞ ÜSTÜN KİŞİ, OLAĞANÜSTÜ DEVRİMLER GERÇEKLEŞTİRMİŞ BİR İNKİLAPÇI, SÖMÜRGECİLİK VE YAYILMACILIĞA KARŞI SAVAŞAN İLK ÖNDER, İNSAN HAKLARINA SAYGILI, DÜNYA BARIŞININ ÖNCÜSÜ, BÜTÜN YAŞAMI BOYUNCA İNSANLAR ARASINDA RENK, DİL, DİN, IRK AYIRIMI GÖSTERMEYEN, EŞİ OLMAYAN DEVLET ADAMI, TÜRKİYE CUMHURİYETİNİN KURUCUSU”

Var mı böyle bir metin! Bir filozof derki “bir ülke için kıstas aradığınız zaman o ülkenin en büyük liderini gözden geçirin” şu anda kıstas arayan ülkelere sanıyorum bundan daha iyi bir metin gösteremeyiz. İşte bu metin 152 ülke tarafından imzalanmıştır. Eşi olmayan devlet adamı metni. Peki daha sonra ne olmuştur; 151 ülkede hemen hemen bir yıl boyunca her yerde bu metni görebiliriz, soruyorsunuz bana o bir ülke kim? İşte o ülkenin adını vermeye benim dilim maalesef varmıyor.

Hadi gelin Haiti’ye gidelim. Yıl 1996, Haiti Cumhurbaşkanı ölür. Bir vasiyet bırakmıştır. Haiti’ye baktım haritada bir kutup kadar uzak ülke. Haiti Cumhurbaşkanı 1996 da öldüğünde vasiyeti açılır. Vasiyetinde mezar taşına yazılması için bir metin bırakmıştır. Haiti Cumhurbaşkanının bugün mezar taşında yazan hitabeyi sizlere okumak istiyorum. Diyorki “Bütün ömrüm boyunca Türkiye’nin lideri Mustafa Kemal ATATÜRK’ü anlamış ve uygulamış olmaktan dolayı mutlu öldüm”

Peki yıllar bir şey değiştirir mi? Hayır. 2000 yılında bizim medyanın kaçırdığı bir bilgi var, ABD Başkanı milenyum mesajını veriyor. Mesajın bir yerinde aynen şunları söyler; “Bugün milenyumun hiç şüphe yoktur ki tek devlet adamı Mustafa Kemal ATATÜRK’tür. Çünkü o yılın değil asrın lideri olabilmeyi başarmış tek liderdir.” 2000 de ABD Başkanına işte bu gerçeği de ifade ettirebilen bir Mustafa Kemal var. Asker Mustafa Kemal’in, Devlet adamı Mustafa Kemal’in çok dışında bir Mustafa Kemal.

2003 de bir şey değişti mi?, 2004? Hayır. 2004 de bir konferans veriyorum birden bir hanımefendi ayağa fırladı. Dediki “Ben Norveçliyim ve şu anda Norveç’te çok sık kullandığımız bir deyim var, bu deyimin anlamını anladım” dedi. Hanımefendi “nedir o deyim” dedim. “Norveççe’de “ATATÜRK gibi düşünmek” deyimi var. Çok sık kullanırız bu deyimi” ”nerelerde kullanırsınız” dediğimde “Hani bir problem veririz çöz diye o da tembellik eder çözmez. Deriz ki ona bu problemin mutlaka çözümü var. Birde ATATÜRK gibi düşün”. O gün otelime geldim televizyonu açtım o kadar çok kişiye bir de ATATÜRK gibi düşün dediğimi hatırlıyorumki galiba Norveççe’den çok bizim dilimizin bu deyime fazlasıyla ihtiyacı var diye düşünmeden de edemedim.

Bir İngiliz gazeteci ATATÜRK’le bir röportaj yapar. Röportajını Amerikan Büyük Kütüphanesinden bulup getirttim ve bir yerinde Mustafa Kemal’e şöyle sorar gazeteci; ”Birleşmiş Milletlere üye olmayı düşünüyor musunuz?” Mustafa Kemal’in cevabı aynen şöyle :

“Şartlarımızı koyarız. Kabullerine bağlı. Biz müracaat etmeyiz üye olmak için. Eğer davet gelirse düşünürüz”. Evet, Birleşmiş Milletler sadece Türkiye’yi davet edebilmek için yasasını değiştirir ve ilk davet edilen ülke olur Mustafa Kemal’in ülkesi, Türkiyesi Birleşmiş Milletlere. Sanıyorum ondan feyz alacağımız çok şey var aslında Mustafa Kemal’den. Ama bu arada 2005’de daha yeni iki üç gün önce yabancı gazeteyi okuyorum. Sürmanşet büyük puntolarla şu başlığı atmış “Bu gün Ortadoğu’ya düzinelerle ATATÜRK lazım”. dedim yazara ATATÜRK ‘ü hiç tanımıyor herhalde. Düzineye hiç gerek yok tek bir tanesi de yeterdi aslında.

Örnek vermeye devam edersem inanın konferans böyle biter. Filipinlerden Çin’e kadar o kadar çok örnek var ki. Ama gördük 1925’de 1938’de 1996’da 2000’de 2005’de her ülkeden, her cinsten, her statüden insanın özlemle, sevgiyle, saygıyla aradığı ama bizim olan bir Mustafa Kemal’den bahsediyoruz. Bu gün Türkiye’nin en büyük sorunu nedir? dersem cevap olarak kulağıma gelenler şunlar; ekonomi diyorsunuz işsizlik diyorsunuz. Ama bence Türkiye’nin çok önemli bir problemi var o problemi çözersek Türkiye ekonomiyi de çözer Türkiye işsizliği de çözer. Evet Türkiye’de lider yetiştirme sorunu var.

Lider deyince de nedense hep siyasi lider anlıyoruz ben ondan bahsetmiyorum, benim lider dediğim çok kapsamlı bir kavram. Yoksa içersindeki tek bir terimdir siyasi lider veya sosyal lider. Ama lider dediğim zaman ben asrın lideri dünya liderinden bahsediyorum. İşte böyle liderlere ihtiyacımız var. Ben şimdi soracağım size şu anda karşımda pek çok genç arkadaşım oturuyor. Bunlardan bir tanesinin bir kaç dönem sonrasının Cumhurbaşkanı, Genelkurmay Başkanı yada Başbakanı, Maliye Bakanı yada evinin anne babası olmadığını bana iddia edebilir misiniz? Belki sizsiniz, ama biliniz ki işte bugün sizlerle paylaşacağım konu asrın lideri, dünya lideri yada lider olmanın küçük sırlarını ATATÜRK’le sizinle paylaşacağım.

İlk sırrımız; ATATÜRK tamam arkadaşım ben topraklarınızı kurtardım askeri bir dehayım deyip yerine çekilmemiş hemen asker elbisesini çıkartıp sivil elbisesini giymiş ve inanır mısınız sınırlarını hangi sınırın lideri ise o sınırların içerisinde ne var ise ama ne var ise taşından toprağına hepsinin ama hepsinin sorumluluğunu omuzlarında hissetmiştir de onun için Mustafa Kemal bugün dünya lideridir. Nasıl mı ?

ATATÜRK’ü ağlarken tarih çok ender tespit etmiştir. 25 yıllık araştırmacıyım, 7 tespitim oldu. İlki Çanakkale’de topçu atışımız başladığı sırada döktüğü gözyaşıdır, bir diğeri ise hepimizin bildiği bir hikaye ama ben yine de anlatacağım. O günün Ankarası kurak, çorak bir köy. Çankaya’dan meclise gelirken yol üzerinde sadece ama sadece bir tek iğde ağacı varmış. ATATÜRK o iğde ağacının önünden geçişlerinde arabasını durdururmuş, inermiş ve o iğde ağacına selam verirmiş. “Aman demişler paşam ne yapıyorsunuz böyle?”, “Eee o demiş yediğim meyvenin, sığındığım gölgenin, soluduğum havanın bir neferi. En az diğer neferler kadar bunun da selama hakkı var”. Yani “niye şaşırıyorsunuz?” der gibiymiş. Ve bir gün yanında bulunan arkadaşına “İşte bu benim...” derken bide bakıyor ağaç yok ortada hemen iniyor “Ne yaptınız bu ağaca” diyor. “Paşam” diyorlar “yolu genişletmek için mecburduk kestik o ağacı”. “Yahu diyor bitek bana soraydınız bu ağacı kurtaracak bir yolu mutlaka bulurdum” diyor. Daha fazla dayanamıyor, arabasına biniyor, şoförünün ve arkadaşının gözü önünde hüngür hüngür ağlamaya başlıyor. Bir tek iğde ağacı için mi dersiniz? Hayır. Çok zor şartlarda kurtardığı bu topraklarda yetişen bir canlıdır ve lideri olduğu için de bu toprakların da o iğde ağacının da sorumluluğu Mustafa Kemal’in omuzlarındadırda onun için.

Galiba şimdi anlatacağım inanılmaz projeyi de o gün düşünmeye başladı. Hani “Bir daha böyle bir şeyle karşılaşabilirsem nasıl müdahale edebilirim” diye. Çok değil doğa katliamı, en kolay yaptığımız katliam.

Alıntıdır

http://ataturkkk.blogspot.com




Atatürk'ün Vasiyeti

|

Mustafa Kemal Atatürk'ün çok kişi tarafından bilinmeyen vasiyeti.


Atatürk'ün Vasiyeti Malik olduğum bütün nutuk ve hisse senetleriyle Çankaya'daki menkul ve gayrimenkul emvalimi Cumhuriyet Halk Partisi'ne atideki şartlara, terk ve vasiyet ediyorum:

1. Nukut ve hisse senetleri, şimdiki gibi, İş Bankası tarafından nemalandırılacaktır.

2. Her seneki gibi nemadan, nispetleri şerefi mahfuz kaldıkça, yaşadıkları müddetçe, Makbule'ye ayda bin, Afet'e 800, Sabiha Gökçen'e 600, Ülkü'ye 200 lira ve Rukiye ile Nebile'ye şimdiki yüzer lira verilecektir.

3. Sabiha Gökçen'e bir ev de alınabilecek, ayrıca para verilecektir.

4. Makbule'nin yaşadığı müddetçe Çankaya'da oturduğu ev de emrinde kalacaktır.

5. İsmet İnönü'nün Çocuklarına yüksek tahsillerini ikmal için muhtaç olacakları yardım yapılacaktır.

6. Her sene nemadan mütebaki miktar yarı yarıya, Türk Tarih ve Dil Kurumlarına tahsis edilecektir.

K.Atatürk

http://ataturkkk.blogspot.com




Atatürk ve Kitap Okumak

|

Atatürk'ün hizmetkarı Cemal Granda'nın hatıralarından.


“Bir gün Atatürk, tarihle ilgili bir kitap okuyordu. Öylesine dalmıştı ki, çevresini görecek hali yoktu. Bir sürü yurt sorunu dururken devlet başkanının kendini kitaba vermesi Vasıf Çınar’ın biraz canını sıkmış olacak ki Atatürk’e şöyle dediğini duydum :

- Paşam,tarihle uğraşıp kafanı yorma. 19 Mayısta kitap okuyarak mı Samsun’a çıktın?”

tatürk, Vasıf Çınar’ın bu içten yakınmasına gülümseyerek şöyle karşılık verdi :

- Ben çocukken fakirdim.İki kuruş elime geçince bir kuruşunu kitaba verirdim. Eğer böyle olmasaydı, bu yaptıklarımın hiçbirini yapamazdım...”

(Atatürk’ün Uşağı CEMAL GRANDA)


http://ataturkkk.blogspot.com




Devrim İlkelerine Bağlılık

|

Mustafa Kemal Atatürk meclis kürsüsünden sesleniyor:


“Alacağımız kararlarda halkın eğilimlerini elbette göz önünde tutacağız. Kesinlikle bu eğilimlere karşı hareket etmeyeceğiz. Fakat, eğer ilkelerimiz söz konusu ise, başımızı veririz, ilkelerimizden ödün vermeyiz...”

Hem büyük bir devrimci olmak, hem de tam anlamıyla demokratik bir meclis çalışması yapabilmek dünyada görülmemiştir. Bu yüzden, devrimin önüne çıkan engeller kararlılıkla aşılmıştır.

Bu da kimilerinin onu diktatör diye tanımlamasına yol açmıştır.

http://ataturkkk.blogspot.com




Adam Olmak Demektir!

|

Atatürk'ün çağdaşlıkla ilgili bir cevabı..


CHP’nin kuruluş günleri.

Parti tüzüğü tartışılıyor. Sarıklı bir milletvekili sert eleştirilerde bulunur.

Ve :

“ Bu asrî (çağcıl, çağdaş) kelimesi de ne demektir ?” deyince;

Mustafa Kemal, başkanlık kürsüsünden öne eğilir ve seslenir:

“ Adam olmak demektir, hoca. Adam olmak..!”

http://ataturkkk.blogspot.com




Türk Askeri

|

30 Ağustos tebriği ve Atatürk'ün ince davranışı.


1928 Ağustos’unun son günleri.

M.Kemal, Yeni Harfler Komisyonu toplantısından çıkarken yanına gelenler Büyük Utku’nun (30 Ağustosun) yıldönümünü kutlarlar.

Onlara şöyle der :


“Zaferi kazanan ben değilim.

Bunu, asıl tel örgüleri aşan, savaş alanında can veren, yaralanan, düşmanın üzerine atılarak Akdeniz yolunu Türk süngülerine açan kahraman askerler kazanmıştır.

Ne yazık ki, onların her birinin adını Kocatepe’nin sırtlarına yazmak olanağı yoktur. Fakat, hepsinin ortak bir adı vardır : Türk Askeri.

Kutlamalarınızı onların adına kabul ediyorum...”

http://ataturkkk.blogspot.com




Süngülerin Parladığı Yer

|

Atatürk ve Yunan orduları komutanı Trikupis'in cephedeki diyaloğu.


Yunan Başkomutanı Trikopis, tutsak alınarak M. Kemal’in yanına getirilir. M.Kemal hal hatır sorduktan sonra :

“Eğer, sonuna kadar görevinizi yaptığınıza inanıyorsanız vicdanınız rahat olsun” diyerek nasıl tutsak olduğunu öğrenmek ister.

Durumu özetleyen Trikopis:

“Sonunda öyle oldu ki tüfeklerin bile işlemediği bir duruma düşürüldük.

O zaman karşımızda süngüler parıldamaya başladı.

Arkamız, önümüz, her yerimiz süngü...

Böylece iş bitmişti...”

Dedikten sonra sorar:

“Peki, siz savaşı nereden yönetiyordunuz ?”

M.Kemal, dalgın, düşünceli yanıtlar:

“İşte tam o süngülerin parladığı yerde, askerlerin yanındaydım.”

http://ataturkkk.blogspot.com




Atatürk ve Bayrak

|

Atatürk'ün İzmir'de yaşadığı bir olay ve örnek davranışı.


10 Eylül 1922. M.Kemal İzmir’dedir. Dinlenmesi için hazırlanan konağa girerken önüne serilmiş Yunan bayrağını görür.

Bu nedir ?”

“Yunan Bayrağı paşam. Bu eve yerleşen Yunan kralı Konstantin,bu taşlığa serilen Türk bayrağını çiğneyerek geçmişti.”

“O, hata etmiş. Ben bu hatayı tekrar edemem.

Bayrak, bir ulusun onurudur. Ne olursa olsun yerlere serilemez ve çiğnenemez.”

http://ataturkkk.blogspot.com




Atatürk İle İlgili Bilgiler

|

15-20 Ekim 1927 tarihinde Kurtuluş Savaşı'nı ve Cumhuriyet'in kuruluşunu anlatan büyük nutkunu, 29 Ekim 1933 tarihinde de 10. Yıl Nutku'nu okudu.
Atatürk özel yaşamında sadelik içinde yaşadı. 29 Ocak 1923'de Latife Hanımla evlendi. Birçok yurt gezisine birlikte çıktılar. Bu evlilik 5 Ağustos 1925 tarihine dek sürdü. Çocukları çok seven Atatürk Afet (İnan), Sabiha (Gökçen), Fikriye, Ülkü, Nebile, Rukiye, Zehra adlı kızları ve Mustafa adlı çobanı manevi evlat edindi. Abdurrahim ve İhsan adlı çocukları himayesine aldı. Yaşayanlarına iyi bir gelecek hazırladı.


1937 yılında çiftliklerini hazineye, bir kısım taşınmazlarını da Ankara ve Bursa Belediyelerine bağışladı. Mirasından kızkardeşine, manevi evlatlarına, Türk Dil ve Tarih Kurumlarına pay ayırdı. Kitap okumayı, müzik dinlemeyi, dans etmeyi, ata binmeyi ve yüzmeyi çok severdi. Zeybek oyunlarına, güreşe, Rumeli türkülerine aşırı ilgisi vardı. Tavla ve bilardo oynamaktan büyük keyif alırdı. Sakarya adlı atıyla, köpeği Fox'a çok değer verirdi. Zengin bir kitaplık oluşturmuştu. Akşam yemeklerine devlet ve bilim adamlarını, sanatçıları davet eder, ülkenin sorunlarını tartışırdı. Temiz ve düzenli giyinmeye özen gösterirdi. Doğayı çok severdi. Sık sık Atatürk Orman Çiftliği'ne gider, çalışmalara bizzat katılırdı.

Fransızca ve Almanca biliyordu. 10 Kasım 1938 saat 9.05'te yakalandığı siroz hastalığından kurtulamayarak İstanbul'da Dolmabahçe Sarayı'nda hayata gözlerini yumdu. Cenazesi 21 Kasım 1938 günü törenle geçici istirahatgâhı olan Ankara Etnografya Müzesi'nde toprağa verildi. Anıtkabir yapıldıktan sonra nââşı görkemli bir törenle 10 Kasım 1953 günü ebedi istirahatgâhına gömüldü.


http://ataturkkk.blogspot.com




Ana Hatlarıyla Atatürk Devrimleri

|

Atatürk Türkiye'yi "Çağdaş uygarlık düzeyine çıkarmak" amacıyla bir dizi devrim yaptı.


Bu devrimleri beş başlık altında toplayabiliriz:

1. Siyasal Devrimler:
• Saltanatın Kaldırılması (1 Kasım 1922)
• Cumhuriyetin İlanı (29 Ekim 1923)
• Halifeliğin Kaldırılması (3 Mart 1924)

2. Toplumsal Devrimler:
• Kadınlara erkeklerle eşit haklar verilmesi (1926-1934)
• Şapka ve kıyafet devrimi (25 Kasım 1925)
• Tekke zâviye ve türbelerin kapatılması (30 Kasım 1925)
• Soyadı kanunu ( 21 Haziran 1934)
• Lâkap ve unvanların kaldırılması (26 Kasım 1934)
• Uluslararası saat, takvim ve uzunluk ölçülerin kabulü (1925-1931)

3. Hukuk Devrimi:
• Mecellenin kaldırılması (1924-1937)
• Türk Medeni Kanunu ve diğer kanunların çıkarılarak laik hukuk düzenine geçilmesi (1924-1937)

4. Eğitim ve Kültür Alanındaki Devrimler:
• Öğretimin birleştirilmesi (3 Mart 1924)
• Yeni Türk harflerinin kabulü (1 Kasım 1928)
• Türk Dil ve Tarih Kurumlarının kurulması (1931-1932)
• Üniversite öğreniminin düzenlenmesi (31 Mayıs 1933)
• Güzel sanatlarda yenilikler

5. Ekonomi Alanında Devrimler:
• Aşârın kaldırılması
• Çiftçinin özendirilmesi
• Örnek çiftliklerin kurulması
• Sanayiyi Teşvik Kanunu'nun çıkarılarak sanayi kuruluşlarının kurulması
• I. ve II. Kalkınma Planları'nın (1933-1937) uygulamaya konulması, yurdun yeni yollarla donatılması

Soyadı Kanunu gereğince, 24 Kasım 1934'de TBMM'nce Mustafa Kemal'e "Atatürk" soyadı verildi.

Atatürk, 24 Nisan 1920 ve 13 Ağustos 1923 tarihlerinde TBMM Başkanlığına seçildi. Bu başkanlık görevi, Devlet-Hükümet Başkanlığı düzeyindeydi. 29 Ekim 1923 yılında Cumhuriyet ilan edildi ve Atatürk ilk cumhurbaşkanı seçildi. Anayasa gereğince dört yılda bir cumhurbaşkanlığı seçimleri yenilendi. 1927,1931, 1935 yıllarında TBMM Atatürk'ü yeniden cumhurbaşkanlığına seçti.

Atatürk sık sık yurt gezilerine çıkarak devlet çalışmalarını yerinde denetledi. İlgililere aksayan yönlerle ilgili emirler verdi. Cumhurbaşkanı sıfatıyla Türkiye'yi ziyaret eden yabancı ülke devlet başkanlarını, başbakanlarını, bakanlarını komutanlarını ağırladı.



http://ataturkkk.blogspot.com




Atatürk İçin Türk Aydınları Ne Dediler I

|

Türk aydınları, ileri gelenler Atatürk hakkında neler yazmışlar bakalım.


Doç. Dr. Anıl Çeçen: "... Atatürkçülük, emperyalizm gerçeği karşısında az gelişmiş ülkelerin kurtuluş ve gelişme sürecinin ortaya çıkardığı bileşik yapılı bir eylemdir."
( Anıl Çeçen, Atatürk ve İdeoloji, Türk Dili, TDK Yayını, Sayı 359, Kasım 1981, S. 299 )

Ataol Behramoğlu: "... Atatürkçülük donmuş bir kalıplar dizgesi değil, araştıran, kendini pratikte sınayan bir uygulamanın adıdır."

Attilâ İlhan: "... Atatürkçülük, "mazlum milletler"in "Hristiyan, beyaz ve Batılı" emperyalistlere ilk başkaldırış hareketidir."
"... Mustafa Kemal sosyalist değildi ama, solcu bir devrimciydi."[ b ]
( Attilâ İlhan, Üç Atatürkçülük!, Milliyet, 22.06.1982 / [ b ] Attilâ İlhan, Faşizmin Ayak Sesleri, S. 254 )

Aziz Nesin: "... Bana göre Atatürkçülük şudur: Atatürk'ün yaşadığı dönemde, içinde bulunan koşullara en akılcı yoldan çözümler getiren uygulamalar toplamıdır."
( Şahap Balcıoğlu'nun Aziz Nesin İle Söyleşisi, Yazko Somut, Yıl: 3, Sayı: 50/24, 15.07.1983, S. 2 )

Azra Erhat: "... Atatürk'ün belli bir öğretisi yoktur. O, düşünceyi eylemden ayırmayan, düşünceyi eylemle gerçekleştirmek, eylemi de düşüncenin kaynağından getirmek sürecini uygulamış, böylece varlığın akış ilkesine günü ve geleceği için uymuş bir devrimdir." ( Azra Erhat, Atam Seni Niçin Seviyorum? Cumhuriyet 81, Cumhuriyet Gazetesi Yayını, S. 165 )

Prof. Dr. Bedia Akarsu: "... Atatürk Devrimi bir sınıf devrimi değil, gerçek anlamıyla bir halk devrimidir. Ulusun bütün kesimleriyle, askeri ve memuru ile, köylüsü ve kentlisi ile, işçisi ve esnafı ile kadını erkeği ile emperyalizme karşı ayaklanması: bağımsızlığı için egemen güçlere karşı tüm halkın Atatürk'ün önderliğinde baş kaldırmasıdır."
( Bedia Akarsu, Atatürk'ün Özgün Görüşleri, Cumhuriyet, 10.11.1982 )

Em. Gen. Celâl Erikan: "... Atatürkçülük, Kemalizm, ancak çalışmakla hak sahibi olabilecek bireyleri ve toplulukları birbirine sömürtmeyen; siyasal kuvvetlerine kendileri sahip ve herbiri akraba olmuş ulusların içte ve dışta barış içinde yaşadıkları cumhuriyetçi, laik, yenilikçi, demokratik ve sosyal bir düzendir."
( Celâl Erikan, Atatürkçülük ( Kemalizm ), S. 134 )

Ceyhun Atuf Kansu: "... Kemalizm, Türk toplumunu uygarlık değişimiyle, düzen değişimiyle çağdaş, ileri, bağımsız, bir toplum yapmak isteyen devrim öğretisinin adıdır. "( C. Atuf Kansu, Kemalist Bir Öğreti Var mıdır?, Yeni Ufuklar, Sayı 232, Ocak 1973, S. 23 - 25 )

Doğan Avcıoğlu: "... Kemalizm, bir ulusal kurtuluş devrimidir. Bir ulusal kurtuluş devriminin amacı, yalnızca siyasal bağımsızlığı gerçekleştirmek değildir. Tam bağımsızlığa ulaşabilmek için, sömürge düzeninin ülkedeki bütün dayanaklarının tasfiyesi ve sağlam bir sanayi temelinin kurulması zorunludur."
"... Kemalist hareket, kurulu düzene karşı devrimci, yani solcu bir hareket olduğu halde, solculuk en büyük küfür haline gelmiştir."
( Doğan Avcıoğlu, Devrim ve "Demokrasi" Üzerine, S. 365 / [ b ] Doğan Avcıoğlu, Türkiye'nin Düzeni, I. Kitap, S. 563 )

Emin Özdemir: "... Atatürkçülük bir öğreti değildir. ( ... ) gerçeği ararştırma tavrıdır." ( Emin Özdemir, Atatürkçülük Sınavı, Varlık, Sayı 806, Kasım 1974, S. 9 )

Prof. Dr. Emre Kongar: "... Kemalist ideoloji, "tam bağımsızlık" ve "batılılık" ilkeleri çerçevesinde "karşı - emperyalizm" ve "altı ok" ile belirlenir. Ne yazık ki, Türkiye'deki "resmi ideoloji" , Kemalizmi önce yalnızca "altı ok" a indirgemiş, daha sonra da bu altı ilkeyi genel anlamından tümüyle saptıracak yorumlara konu yapmıştır."
( Emre Kongar, Atatürk ve Devrim Kuramları, S. 429 - 430 )

Ord. Prof. Dr. Enver Ziya Karal: "... Türk Devrim Tarihi, dünyanın büyü devrimleri arasına geçmiştir. Orijinaldir. 20 nci yüzyılın en büyük hareketidir. Bu devrimden Atatürkçülük doktrini veya isterseniz şimdiki gibi söyleyelim. Atatürk ilkeleri çıkmıştır. Yani, ilkin ilkeler ortaya konmuş, sonra devrim yapılmış değildir. İlkin devrim yapılmış, ondan ilkeler çıkarılmıştır. Bu, Türk devriminin bir özelliğidir. Başka devrimlerde bunun tersini görürüz. İlkin ilkeler, sonra devrim.
( ... ) Atatürk ilkelerine batıda "Kemalizm" adı verilmektedir. Kemalizm terimi batı çıkışlı bir terimdir. Niye Kemalizm denmiştir? Bakmışlardır, sosyalizme benzemiyor, Faşizme benzemiyor. Hitlerizme benzemiyor. Demokrasi denilen ve çok eskiden beri gelen bir meslek - i siyasete de benzemiyor, buna ayrı bir isim vermek zorunluluğu duyulmuştur ve Kemalizm denilmiştir. "
( Enver Ziya Karal, Atatürk ve Devrim ( Konferanslar ve Makaleler ), TTK Basımevi, S. 148 )

Falih Rıfkı Atay: "... Atatürkçülük demek, akıl ve vicdan hürriyetleri yolu ile Türk Milleti'ni batı medeniyet toplumları arasına katmak demektir."
( F. Rıfkı Atay, Atatürkçülük Nedir? S.45 )

Prof. Dr. Hamza Eroğlu: "... Atatürkçülük ölmeyen bir hedef, yükselen bir şereftir." ( Hamza Eroğlu, Gerçek Yönüyle Atatürkçülük, S. 39 - 40, 212, 176 )

Hasan Âli Yücel: "... Kemalizm denilen doktrin, sıralanmış birtakım kuru, içi boş laflar değildir. Anayasanın benliğine girmiş bu prensiplerde Türk Milleti'nin hâli ve istikbali gizlidir." ( Yaşar Nabi, Atatürkçülük Nedir? S. 34 )
Hasan Pulur: "... Atatürk ve Atatürkçülük ışıl ışıldır, kapkara değil..."
( Hasan Pulur, Atatürk Yas Karası Değildir, Milliyet, 10.11.1975 )

Ord. Prof. Dr. Hıfzı Veldet Velidedeoğlu: "... Atatürk bizlere miras olarak bir de "Atatürkçülük İlkesi"ni bıraktı. Atatürkçülük, ülkemiz bakımından, kalıplaşmış ve donmuş reformlar toplamından ibaret olmayıp, "Çağdaş uygarlık düzeyinin üstüne yükselmek", hiç değilse o düzeye ulaşmak ya da yakınlaşmak için her zaman canlı duran ve canlı kalacak olan bir devrimcilik ruhu, bir devrimcilik felsefesidir."
( Hıfzı Veldet Velidedeoğlu, Atatürk Sevgisi ve Atatürk Korkusu, Türk Dili, TDK Yayını, Sayı 254, Kasım 1972, S. 153 )

Prof. Dr. Hüseyin Naili Kubalı: "... Atatürk'ün düşünce sistemi bir doktrin değildir, bir ideoloji hiç değildir.
( ... ) Atatürk'ün düşünce sistemi ise açık ve kavrayıcı niteliği ile bir dünya görüşüdür." ( H. Nail Kubalı, 12 Eylül Atatürkçü Rönesansa Geçiş Dönemidir, Milliyet, 08.06.1981 )

Prof. Dr. İbrahim Karaca: "... Kemalizm, akılcı, deneyimci ve bilimci bir ideolojidir." ( İbrahim Karaca, Atayol Dergisi, Sayı 4. İzmir 1982, S. 4 )

İlhan Selçuk: "... Atatürkçülük demek, bilime inanmak demektir. Bilime inanmak, sosyal olaylarda da bilime inanmaktır.
( ... ) Ümmetçiliğe karşı milliyetçilik, şeriata karşı laiklik, uyduculuğa karşı istiklalcilik, padişahlığa karşı cumhuriyetçilik, imtiyazlı yönetime karşı halkçılık, tutuculuğa karşı devrimcilik, her şey köleliğe karşı hürriyetçilik, emperyalizme karşı antiemperyalizm, sömürüye karşı toplumculuk, bağımlaşmaya karşı bağımsızlık mesleğini benimsemek Atatürkçülüktür." ( İlhan Selçuk, Bir Anı'dan Bir Anıt'a, S. 51 )

İskender Özturanlı: "... Atatürkçülük demek özgürlükle otorite arasında bir uyum, bir armoni kurmak demektir." ( İskender Özturanlı, Acı Deneylerle, Cumhuriyet, 23.10.1980 )

Prof. Dr. İsmet Giritli: "... En kısa tanımı ile Atatürkçülük veya Kemalizm; modern Türk Devleti'nin kuruluşunda temel olan fikir ve ilkelerin bütünüdür. Kemalizm; gerçekçi, rasyonalist ( akılcı ) ve radikal bir sistemdir.
( ... ) Atatürk rejimine otoriter rejim denilebilirse de "keyfi ve diktatörlük rejimi olmuştur" denilemez." ( İsmet Giritli, Tek Birleştirici Akım; Kemalizm, Yeni İstanbul, 29.01.1969 )

Mehmet Deligönül: "... Atatürkçülük, dar sınırlar içinde dondurulmuş, katı, devinim yeteneğinden yoksun bir doktrin olarak düşünülemez. Geleceğe dönük, usun buyruğunda devingen, çağdaş gelişmelere açık bir dünya görüşü, bir yaşam dizgesidir. Özgürlüğün özdeşi olan bağımsızlıkla mayalanmıştır."
( Mehmet Deligönül, Atatürk Devrimler ve Ulusal Eğitim, Türk Dili, TDK Yayını, Sayı 353, Mayıs 1981, S. 733 )

Melih Cevdet Anday: "... Atatürk devrimi dediğimiz, iki bin beş yüz yıllık bir süre içinde oluşan batı uygarlığının Türk toplumuna mal edilmesi çabasıdır. Atatürkçüler ve Atatürkçü olmayanlar işte bu olay karşısındaki durumlarına göre tanımlanabilirler. ( Yaşar Nabi, Atatürkçülük Nedir?, S. 156 )

Prof. Dr. Muammer Aksoy: "... Atatürk'ün daha 1920'lerden beri amaç edindiği ve adım adım kurmaya ve gerçekleştirmeye çalıştığı rejim, bugünkü anlamda çağdaş bir demokratik toplumculuk, sosyal demokrasi, ya da bütün dünyanın kullandığı geniş anlamda ( Marksist olmayan ), ılımlı ve ulusal nitelikte demokratik bir sosyalizmdi. "Demokratik sol bir düzen" di." ( Muammer Aksoy, Sosyalist Enternasyonal ve CHP, S. 207 )

Prof. Dr. Mümtaz Soysal: "... Atatürk, "En hakiki mürşit, ilimdir" diyen adamdır.
Kemalizmin özü de buna indirgenebilir: Olguları akılcı bir tutumla inceleyip öğrenmek ve bu öğrenişten olumlu sonuçlar çıkarmak. Bu yöntemde, bilim dışı unsurların, putların, totemlerin, velveleye ve yaygaraya boğulmuş sahtekârlıkların yeri yoktur." ( Mümtaz Soysal, Bez Resimler, Milliyet, 10.11.1979 )

Nadir Nadi: "... Atatürkçülük, medeniyetçiliğin, müspet bilimciliğin, şuurlu milliyetçiliğin ve ileri bireyciliğin ta kendisidir." ( Nadir Nadi, Atatürk İlkeleri Işığında Uyarılar, S. 156 )

Necati Zincirkıran: "Kemalizm: Bir diriliş hareketidir. Kısaca bu hareketi bir "ihtilal" olarak da tarif edebiliriz." ( Necati Zincirkıran, İzm'ler Nedir?, S. 78 )

Em. Org. Necdet Öztorun: "... Atatürkçülük Türk Milleti'nin istikbale gidiş hareketinde, ümitlerini besleyen, elle tutacağı eserleri ihtiva eden canlı bir cereyandır."
( Necdet Öztorun, Atatürkçülükte Devletin Dinamik İdeali, Atatürkçülük, Gnkur. basımevi, S. 368 )

Prof. Dr. Niyazi Berkes: "... Gerçek şudur ki Kemalizm bir ideoloji değil, tarihsel bir olay ve o olay hakkında bir görüştür. İki yüz yıldanberi başlayan modernleşme akımının doğru yolunu bulması ve ona yönelmesidir.
( ... ) Kemalizm devrimi, Mustafa Kemal'in arkasındaki bir avuç ilericilerle, gene bu savaş içinde bulunan muazzam bir gericiler kütlesi arasında didişile didişile santim santim koparılmış bir devrimdi." ( Niyazi Berkes, İkiyüz Yıldır Neden Bocalıyoruz?, S. 94, 84 - 85 )

Oktay Akbal: "... Atatürkçülük durmaksızın, Atatürk, Atatürk, demek değildir. Ben Atatürkçüyüm, diye söylevler çekmek de değildir. Herşeyi yerli yerine koymalı, gerçek anlamını vermeli... Ne demişti Atatürk "Beni sevmek benim yüzüme bakmak değildir" düşüncelerini uygulamak, benimsemek, bilim yolunda ilerlemek, uygarlığın gerektirdiği işleri başarmaktır Atatürkçülük." ( Oktay Akbal, Atatürk Bir Gün Gelecek, S. 81 )

Peyami Safa: "... Kemalizm iki büyük milli zaruretten doğdu: Biri Türk yurdunu ve Türk birliğini içeride bozgundan ve dışarıda salgından kurtaran millî savaş; öteki de bu yurdu ve bu birliği kurtardıktan sonra Türk toprağını ve kafasını betonla inşa. Burada bina ve kafa aynı istihaleyi ( başkalaşmayı ) geçiyor. Kemalizm ahşap binaların ve ahşap kafaların yıkılması ve betonlaşmasıdır." ( Atatürk Devri Fikir Hayatı, Kültür Bakanlığı Yayınları, S. 289 )

Recep Peker: "... Türk inkılâbı, yalnız siyasal veya ekonomik bir rejim değiştiren bir hareket değildir. O, ulusal, sosyal, siyasal, ekonomik ve kültürel yaşayışın bütün derinliklerinde aynı zamanda tesirler yapmış olan inkılâptır." ( Recep Peker, İnkılâp Dersleri, S. 19 )

Ord. Prof. Dr. Sadi Irmak: "... Atatürk bir doktrin adamı değildir. Atatürkçülük doktriner bir tez de değildir. Atatürkçülük bir elektik sistemdir. Ekstermlerden kaçmaya uğraşan, sağ duyuyu bulmaya çalışan bir sistem olarak mütalaa edilmelidir. Atatürkçülük donmuş bir sistem de değildir."[ a ]
"( ... ) Rahatlıkla söylenebilir ki, Kemalizm, bütün insanlık tarihinin en büyük atılımlarından birisidir. Bu hareket, kapitalizmin, liberalizmin, muhafazakârlığın ve sosyalizmlerin ötesinde bir girişimdir."
(] Abdi İpekçi'nin Sadi Irmak ile Yaptığı Sohbet, Milliyet, 12.11.1973 /
[ b ]Sadi Irmak, Atatürk Yılının Eşiğinde Türkiye Ne Yapıyor?, Milliyet, 18.036.1980 )

Sami Selçuk: "... Atatürkçülük, aklın ve bilimin yaşama uygulanmasıdır."
( Atatürk'e ve Atatürkçülük'e Yaklaşım, Cumhuriyet, 10.11. 1981 )

Prof. Dr. Suat Sinanoğlu: "... Atatürk öğretisinin genel niteliği insancı - akılcı bir düşüncenin ürünü olmasıdır. Öğretisinin temelinde yatan ilkelerin tek ve tükenmez kaynağı engin bir insan sevgisidir. Bu sevgi kendi milletinden hareketle bütün insanlığı kucaklamaya kadar varır. Davranışları, düşünceleri, kurduğu kurumlar, getirdiği düzen hep bu sevgiden esinlenir."
( Suat Sinanoğlu, Atatürk Öğretisi, VII. Türk Tarih Kongresi ( Ankara, 25 - 29.09.1970 ) 2. Cilt, Kongrede Sunulan Bildiriler, TTK Basımevi, S. 148 )

Prof. Dr. Suna Kili: "... Atatürk devrim modelinin, Atatürkçü ideolojinin en belirgin özelliği ulusal oluşu, toplumun tarihsel, ekinsel, toplumsal ve ekonomik koşullarına, yapısına göre oluşturulmuş bulunmasıdır. Marksist kalkınma modelinde de, Batı tipi gelişme yönteminden de yararlanıldığı doğrudur. Fakat bu model Batı'nın da, Sovyet Rusya örneğinin de kopyası değildir. Ülke ve toplum gerçeklerini dikkate alarak yararcı ( pragmatist ) bir yaklaşımla yeni yöntemler geliştirmiştir. Dogmacı değildir.
( ... ) Atatürkçü düşünce Batı'nın elkoyucu güçlerine karşı verilen Türk Ulusal Kurtuluş Savaşı'ndan doğmuştur, ama amaçladığı toplum ve devlet yapısı Batı'nın us'a, olgul ( pozitif ) bilime dayalı çoğulcu, özgürlükçü demokrasi anlayışıdır. Bu, çağdaş uygarlık, çağdaş düşünce olarak tanımlanmıştır."
( Prof. Dr. Suna Kili, Atatürk Devrimi ( Bir Çağdaşlaşma Modeli ), S. 39 - 41, 112, 189, 190, 223, 247 )

Ord. Prof. Dr. Şevket Aziz Kansu: "... Kemalizm deyimi ile de ifade olunan Atatürk ilkeleri ve devrimleri Türkiye ve dünya çapında bir fikir - kuvvetin, özgürlük fikir - kuvvetinin tezahürü, politik, sosyal, ekonomik, düşünsel sonuçlarıyla ulusal hayata ve tarihe mal oluşu, uygulanışıdır."
Şevket Süreyya Aydemir: "... Atatürkçülük bir ilim ve heyecan sistemi olmaktan ziyade, bir ruh ve zihniyettir. Bu ruh ve zihniyetin yapısı ise, his ve heyecandan ziyade, çağın akışına dayanır.
( ... ) halk işlerinde, yaşayışta, üretimde, eğitimde, sanatta, fikirde ve duyguda, asrın medenî ve sosyal icaplarına yöneliş! Atatürkçülük budur..."
( Şevket Süreyya Aydemir, Tek Adam Mustafa Kemal, 3. Cilt, S. 535 - 537 )

Talat Halman. "... "Yeni" Cumhuriyetimizin kutsal görevi, gerçek bir demokraside eşitlik, adalet, hak ve hürriyet, refah ve umut sağlamaktır. Atatürkçülük budur."
( Talat Halman, "Yeni" Cumhuriyet, Milliyet, 24.10.1983 )

Talip Apaydın. "... Gerçek Atatürkçülük Türk yurduna, Türk Ulusu'na Atatürk gibi bakmaktır. Tüm ulusu Atatürk gibi sevmektir."
Prof. Dr. Tarık Zafer Tunaya: "... Atatürkçülük tarihsel bir oluşun, Türk Milleti'nin için için başlayan gelişmesi boyunca, ideolojik ihtilâller çağında, varmış olduğu bir aşamanın fikir ve eylem programıdır, kısaca ideolojisidir. Bir sentezidir."
( Tarık Zafer Tunaya, Devrim Hareketleri İçinde Atatürk ve Atatürkçülük, S. 6, 99 )

Prof. Dr. Toktamış Ateş: "... "Kemalizm" adını Türkiye Ulusal Kurtuluş Savaşı'nın Başkumandanı ve Türkiye Cumhuriyeti'nin Kurucusu Mustafa Kemal'den alan bir ideoloji ve doktrindir.
( ... ) Kemalizm özde "halka rağmen halkçı; yarı totaliter" bir rejim ortaya çıkartır. Daha sonraları Orta Doğu ve Afrika'da kimi zaman "Nasırizm" adıyla ortaya çıkan "ilerici askeri yönetimler" aslında Kemalizmin derin izlerini taşırlar.
( ... ) Kemalizm her şeyden önce Tanrısal kökenli "monarşik iktidara" karşı, halk egemenliği kökenine dayanan ya da en azından bunu savunan "temsili" bir iktidardır. ( Toktamış Ateş, Kemalizmin Özü, S. 7 )

Em. Gen. Turhan Olcaytu: "... Atatürk bir sentez adamıdır. Yaptığı devrimin tümünde eskiyi ve eski görüşü "Tez" ve yeni düşünceleri ve uygulamaları da "Antitez" olarak kabul etmiştir.
Tez ile antitezi karşılaştırıp kendi deha süzgecinden geçirerek neticede "Sentez"e ulaşmıştır. Atatürk'ün, devrimlerinin her birisi için uyguladığı bu sistem ( Tez x Antitez = Sentez ) dir. Daima daha güzele daha iyiye ve ulusal gerçeklere en uygun olanına ulaşma adımlarını bu sentezler teşkil etmiştir. Bu metodla Atatürk kendi ilkelerini milletine kabul ettirerek yükselmeyi sağlamıştır. İşte "Kemalizm" dediğimiz prensipler, bu "Sentezler" âbidesidir." ( Turhan Olcaytu, Dinimiz Neyi Emrediyor, Atatürk Ne Yaptı, S. 16, 175, 200 )

Uğur Mumcu: "... Atatürkçülük ne demektir? Atatürkçülük, kısaca ulusal bağımsızlık ve ulusal onur demektir. Atatürkçülük, özetle antiemperyalist bir Kurtuluş Savaşını başlatan ve sürdüren bir eylem ve öğretidir." ( Uğur Mumcu, Unutturulan Atatürk, Cumhuriyet, 06.01.1981 )

Prof. Dr. Utkan Kocatürk: "... Atatürkçü görüşte, Atatürk ilkeleri, Atatürk inkılâplarına temel teşkil eden, onlara ruh veren fikir ve düşüncelerdir. Zira Atatürk inkılâparı, Atatürk ilkelerinin eser haline dönüşmüş şekilleridir."
( Utkan Kocatürk, Atatürk'ün Fikir ve Düşünceleri, S. XIII - XIV ) Vedat Nedim Tör: "... Kemalizm, azgelişmiş bir memleketin, en kısa zamanda, hiç vakit, enerji, sermaye kaybetmeden kalkınması için milletçe el, iş ve gönül birliği yaparak plânlı ve sistemli bir savaş idealizmidir." ( V. Nedim Tör, Kemalizmin Dramı, S. 14 - 18 )

Yaşar Nabi: "... Atatürkçülük nedir? Kısaca, Atatürk'ün sözleri ve devrimleriyle getirdiği yeni düşünce sistemi ve önümüzde açtığı yeni yoldur." ( Yaşar Nabi, Tek Yol Atatürk Yolu, S. 14 )

http://ataturkkk.blogspot.com




 

©2009 Mustafa Kemal Atatürk - Atatürk'ün Hayatı | Atatürk Fotoğrafları | Template Blue by TNB